‘Ne işe yarayacak’ sorusuna taktım bu aralar. Bazı konularda, anlamsızca bir önyargı oluştururken, bazı konularda hiç düşünülmüyor bile.
Aslında bu soruyu sorarak, günlük hayatımızda uğraştığımız şeylerin hepsini bir anlamsızlık bulutuna dahil edebiliriz. O nedenle, tehlikeli bulduğum bir soru.
Bu soruya bu kadar takmamın sebebi, sanat ve mühendislik üzerine düşünmem. Biraz mühendis olan sanatçıları, ya da mühendis kadar teknik donanıma sahip ya da kafasındakini aktarabilecek kapasiteye sahip sanatçıları gördükçe; ‘ne işe yarayacak’ sorusu daha da rahatsız etmeye başladı.
Mesela sensörlerle, motorlarla, kablolarla ve elektronik kartlarla dolu Zimoun’nun eseri ne anlatıyor olabilir?
Hiçbir şey. Ne işimize yarıyor?
Hiçbir işe yaramıyor gibi görünse de, sürükleyici bir deneyim yaratıyor. Hem de minimal bir altyapıyla. Aslında ne işe yarıyor demek bile, yarattığı tecrübenin bir yansıması çünkü negatif de olsa bir duyguyu ortaya çıkarıyor. Soruya cevap alamadıkça, her şey daha anlamsız geliyor ve çöp gibi düşünülüyor. Harcanan beceri ve onca materyal.
Bu arada sanatla ilgili de, tartışılacak çok konu var. Mesela şu an, sanat camiasının kendine özgü bir ekonomisi var. Geçmişteki gibi kral için yapılan eserlere sanat denilmiyor ama sanat yine krala kadar ulaşabiliyor ya da kişiyi kral yapabiliyor.
Konuyu dağıtmayalım. Benim taktığım soruya gelelim. Neden bu soruyu soruyoruz?
Bence bu etik bir çelişki. Çünkü alınan cevaplar tatmin etmiyor. Ne işe yarıyor? Hiçbir işe. Ne anlatıyor? Hiçbir şey, ne anlarsan. Ne için yapılıyor? İnsanın kendini ifade etme isteği yüzünden.
Peki aynı soruları başka durumlarda soruyor muyuz? Cevaplar üzerinde düşünüyor muyuz?
Mesela şu makinalara bakalım:


Ne işe yarıyorlar?
İnsanı öldürmeye yarıyor.
Ne için kullanılıyor?
Güç gösterisi için ve öldürmek için. Dayatmak için, bazı şeyleri zorla kabul ettirmek için. Yok etmek için.
Ya da günlük rutinimize dönen ama beynin ödül mekanizmasını yok eden, insanları düşünceden uzaklaştıran, çocukları yaratıcılıktan uzaklaştıran sosyal medyadan bu kadar rahatsız oluyor musunuz?
Sanat; farkındalık yaratırken, düşünceyi geliştirirken, yaratıcılığı kışkırtırken gereksiz ve anlamsız bulunuyor. Tıpkı sosyal medya gibi kendini ifade etme hissinin bir ürünü. Sadece bunu daha soyut ve anlamlı şekilde yapıyor. Ancak işe yaramayan şey sanat oluyor, sosyal medya değil.
Benzer şekilde savaş makinaları, insanları öldürmek için yapılırken; tıpkı sanatta olduğu gibi hikayelendirilerek ortaya çıkarılıyor. Öldürmek için değil, gerektiğinde öldürmek, savunmak için deniliyor. Tıpkı dünya tarihini değiştiren, atom bombası gibi. Bu bizi rahatsız etmiyor, ama kimseyi öldürmeyen sanatın işlevsizliği ediyor.
Mesela çıplak bir heykeli bugünün Türkiye’sinde herhangi bir yere koy, aylarca hatta yıllarca tartışırız ama atılan bombalar ve mermiler, gurur hanemize yazar.
Estetik bir tartışma değil etik bir problem daha çok. Nesnenin, ahlaki ve etik değerini ölçen şey ürettiğiİ ölçülebilir, satılabilir ve kontrol edilebilir sonuç belirliyor. Bu da bizi başka bir çelişkiye götürüyor. Öldürmek ahlaksız ve yasak bir eylemken, bunu profesyonelce yapmak, milli gurur olabilecek kadar erdemli bir şey.
Felsefi etik ise olaya böyle bakmıyor. Çünkü insan düşünsel bir varlık. Sanatın varlığı da, bu düşünsel üretimin bir sonucu. Aslında insanın amacının bilinçlenmek, sorgulamak, kendi konumunu değerlendirmek olarak görür. Zaten sanatın binlerce yıldır; iktidarların, dinlerin, güç sahiplerinin düşmanı olması da bu yüzden.
Rahatsız eden şey etik olarak kötü kabul edilemez. Tersine; düşündürdüğü, huzursuz ettiği, alışılagelmişin dışında olduğu için etik olarka en doğru eylemlerden biridir. ‘Ne işe yarıyor?’ sorusunu sordurması bile, etik olarak ne kadar doğru bir eylem olduğunun kanıtı.
Asıl etik sorun şu:
Toplumlar etik ve ahlak olarak çöktükçe; daha da faydacı oluyor. Öldürmeye yarayan araçların meşrutiyetini sorgulamak yerine, düşünmeye yarayan eserlere, kitaplara, heykellere, resimlere, müziğe, dansa düşman oluyor. Faydacılık, vicdanın önüne geçiyor.
O zaman şu soru daha doğru:
‘İnsan ne işe yarıyor?’


Leave a comment