Bilgi Tanrısı ve Hızlı Yaşam

İnsanoğlu yerleşik hayatın tadını ilk tarım teknolojileriyle aldı. Bunu doğal afetlere karşı oluşturdukları teknolojiler aldı. Zaman içinde ticareti keşfetti, ulaşım teknolojileri arttı.

Yüzyıllar savaşlarla geçti. Hem meraktan hem de güç gösterisinden biraz da lineer düşünceden dolayı savaşların ardı arkası kesilmedi. Devletler büyüdükçe, teknoloji gelişip mesafeler anlamsızlıkça; yeni politik sistemler ve yöntemler gelişti. Bunlardan bir tanesi sömürgecilikti. Osmanlı’nın ticaret yolları üzerindeki baskınlığı ve kilisenin ortaçağ avrupasındaki gücü onları yeni arayışlara itti. Bu arayışın önemli sonuçlarından birisi, spiritüellikten yani soyut inançtan materyalizme geçişti. Materyalizme geçiş, bilginin somut öğelere dönüşmesini sağlıyordu. Bu öğelerin başını ise ulaşım ve silah teknolojileri çekiyordu. Sonuç olarak coğrafi keşifler ve güçlü silahlarla yeni bir dönem başladı. Sömürgecilik.

Artık mesafeler anlamsızlaşmıştı. Sömürgecilik tamamen insan gücüne dayanıyordu. Hem efendinin gücüne hem de, kölenin gücüne. Zorla girilen topraklardan madenler, egzotik yiyecekler, maddi her şey alınırken, geriye kaos, çeşitli hastalıklar ve incil bırakılıyordu.

Photo by Noah Holm on Unsplash

Sömürgecilikle artan teknolojik faaliyetleri endüstri takip etti. 18. Yüzyıl başlarında artık insan yerini makinaya bırakıyordu. Daha çok talep, daha fazla üretim ve daha fazla etkileşip gerektiriyordu. İnsanoğlu hızlanmak zorundaydı. Buhar makinalarının gelişimi önce ulaşımı, daha sonra da üretimi değiştirdi. İnsanların yerini makinalar almaya başladı. Dünyanın hızı da arttı. Her şey daha hızlı olmak zorundaydı. Bu durum yeni bir meslek anlayışını da getirdi. Artık uzmanlar gerekiyordu.

Diğer bir sonuç da, küreselleşme oldu. Artık devletler birbirine daha bağlı hale geliyordu. Beraber karar vermek zorundaydılar. Bu da, savaşların amacını, yapılış tarzını değiştiriyordu. Artık herkes yerini daha çok benimsemiş ve yeni arayışlara başlamıştı. Büyük merkezi otoritelerin yerini, milletler almaya başladı. Artık imparatorluklar tarihe karışıyordu. Milletler, milletle var olduğu ve milletin emeğine dayandığı için, efendi-köle, ağa ve köylüler sisteminin yerini de, kapitalizm ve demokrasi almaya başladı. Özellikle son iki dünya savaşı bu değişimin mührü gibiydi. Artık milletler de tek başına anlam ifade etmiyordu. Küresel platformlar oluşturuldu. Çünkü her şey birbiri ile bağlantılıydı.

Bu arada her şey çok hızlandı. Sahip olma fikri, lineer düşünceyi de, en doğru düşünceymiş gibi ön plana çıkardı. Daha çok, daha iyi, daha büyük. İnsanoğlu bu anlayışla, özellikle son 50 yılda doğayı yok olmanın eşiğine getirdi. Bencilce harcadı ve sahip oldu. Şimdi ise yine bir değişimin eşiğindeyiz. Birinci değişim doğa farkındalığı ve küresel düşüncenin hiç olmadığı kadar önemli olması. İkincisi ise, demokratik sistemin değişimi ve daha çok katılımlı demokrasi ihtiyacın artması. Bununla ilgili daha sonra yazacağım.

Photo by Marvin Meyer on Unsplash

Şimdi bu gelişim sürecinde bilgi akışını düşünelim. Eskiden bilgeler ve yazılan birkaç kitap vardı. Bilgiyi bulmak için fiziksel olarak hareket etmek gerekiyordu. Ticaretle ve savaşlarla bu bilgi de arttı. Bilgi batıdan doğuya, doğudan batıya taşındı. İnançların yerini malzemeler aldı. Malzemelerin gelişmesi, matbaa teknolojilerini getirdi ve bilginin dağılımı hızlandı. Dağılım hızlandıkça, bilgiden üretilen sonuçlar da arttı. Edebiyat, sanat, bilim hızla gelişmeye başladı. Endüstriyelleşme ile bilginin ulaşılabilirliği de arttı. En son da, dijitalleşme ile bilginin fiziksel taşınımı gerekliliği de ortadan kalktı. Şimdi ise cebimizde bir bilgi tanrısı taşıyoruz. ChatGPT.

Bilgi tanrısı hayatımıza inanılmaz bir hızla girdi. Bir anda çevremdeki herkes premium hesabı kullanır oldu. Günlük muhabbetlerin, iş yerindeki çıkmazların hatta akşam sağlıklı ne yesem sorusunun cevabını bile orada arar olduk. Bu da, yeni bir çağa geçişin en büyük ispatlarından bir tanesi. İnsanın yerini makinalar alıyordan, insana gerek kalmıyor evresine geçiyoruz sanki. Ülkeler mülteci sorunlarıyla uğraşırken, halklar kaybolan işlerinden mültecileri ve göçmenleri sorumlu tutarken; yapay zeka büyük kitleleri etkilemeye devam ediyor. Yalnız risk olan şey bu değil. Çünkü her kapanan iş alanının yanında, yeni iş alanları da açılıyor. Özellikle her şeyin yapaylaştığı günümüzde doğallık daha da önem kazanıyor. El işleri, insan zihni daha da önemli bir konuma geliyor. Benzer şekilde eleştirel düşünce ve sistemsel bakış açısı hiç olmadığı kadar önemli.

Buna karşılık teknoloji, bizi tam tersine itiyor. Mesela chatGPT code yazabiliyor. İyi de yazıyor ama kod komplekslestikçe aldığınız verim de düşünüyor. Tam bu anda uzman olanla olmayan arasındaki fark ortaya çıkıyor. Uzman davranışı, kodun her satırını okuyarak, çözüm üretmek ve kod bütünlüğünü sağlamak iken, uzman olmayan davranışı, ChatGPT’ye kopyalayarak, sorunu anlatarak çözülmesini beklemek. Bu davranış da, ister istemez aynı sarmala giriyor. Kopyala yapıştır, test et. Olmazsa yine. Sorunun nerede olduğunu da hiç anlama.

Photo by Dima Solomin on Unsplash

Ortada bir de GPT’nin yanlış cevapları ve olmayan referanslar vermesi var. Geçen günlerde nörobilimle ilgili temel kitaplar arıyordum. ChatGPT’ye danıştım. Önerdiği kitapların %40’ı gerçekte var olmayan kitaplardı. Bu da beni düşündürdü. ChatGPT ne için?

Geçenlerde okuduğum bir kitapta aldığım notu hatırladım. İster istemez kontrol+F yapmak istedim. Tek tek aramak zor geldi. ChatGPT’yi günlük hayatta kullandıkça benzer tembellik google aramaları için de geçerli oldu. Google’da aramak yerine GPT’ye sor. tonlarca makale yerine GPT’ye sor. Kütüphaneye gitmek yerine GPT’ye sor. Doktora gitmek yerine GPT’ye sor.

Yapay zeka tekrar eden işlerin yerini kolayca alabiliyorken, artık yavaş yavaş insan zihninin yerini de alıyor. Tecrübeli olmadığım konularda aynı sarmalın içinde buluyorum kendimi. Benzeri durumu stajyerimde de gördüm. Aynı sorularla cevap arıyordu. Olayın mantığını ise kavramamış. Mantığını sorunca da, cevap yine ChatGPT’den geldi. Ne nedir, nasıl alakalıdır. Tabii ki, kısmen yanlış.

Artık hıza yetişemiyoruz. Bu hızı yakalamak için, LLM araçlarının desteği gerekiyor. Özellikle düşünceleri toparlama, bazen farklı bakış açısı kazanma anlamında faydalı olsa da, uzman olmadığınızda sizi bir kutuya kapatan araçlar. Sonuç olarak da, düşünceden, mantıktan, eleştiriden uzaklaşan; dikkat sorunu yaşayan, iki satır bile okuyamayan, okuduğunu anlayamayan bir topluma doğru gidiyoruz. Yani değişimin tam içindeyiz.

Distopik senaryoda, IQsu düşük, temel zihinsel özellikleri bile kaybetmiş. hareket etmek için robotlara, düşünmek ve çözüm üretmek için yapay zekaya bağlanan bir toplum. Bir de onları yöneten makinalar. Makinaların yapılmasını sağlayan bir elit. Ütopik senaryo ise, doğaya daha yakın, yönetim ve üretim işlerini teknolojiye bırakan; kendini ise daha yaratıcı işlere ve toplumsal yaşama adamış bir toplum.

Böyle bir toplum da, ancak yavaşlayarak olur. Yavaşlama ile ilgili de, yazmayı düşünüyorum. Neden ve nasıl sorusuna cevap aramak için. Artık insan daha çok düşünmek zorunda. Manipule olmamak için, tembelleşmemek için, doğru bilgiyi bulabilmek ve bilgiyi tekrar anlamlı hale getirebilmek için.

Aslında biraz sömürgeleşme dönemi gibi. Bilgi artıyor ama bilgiyi değerlendirecek olan kazanacak. Bu sefer insanın değil, teknolojinin kölesi oluyoruz. Buna karşı da, tek yol daha çok düşünmek, hayatımıza felsefeyi sokmak ve eylemlerimizin sonucunu düşünmek. Tıpkı sömürgecilik sonunda geriye kalan kaos hastalıklar ve incil gibi. Bizim de elimizde kaos, mental hastalıklar ve zihnimizi rehin alan yapay zeka var. Belki de iş işten geçiyor.

Siz ne düşünüyorsunuz? Teknolojinin hızına kapılmadan özgürlüğü ve bireyliğin özünü korumak mümkün mü?

,

Comments

Leave a comment