Metaverse

Geçen hafta gereksiz elektronik harcamalarıma yenisini ekledim ve Meta Quest 3 aldım. Yıkıcı teknolojilerden bahsediyordum ya, bence VR teknolojileri kesinlikle hayatımızı, dünyaya bakışımızı tamamen değiştirecek teknolojilerden.

Photo by Jessica Lewis 🦋 thepaintedsquare on Unsplash

Elektronik mühendisi ve yeni teknolojilerle içli dışlı olan birisi olarak bile hayretler içinde kaldım. Aslında daha önce Oculus;u denemiştim. Başarılı bulmuştum ama o dönemden bu güne teknolojinin değimini bir şekilde kaçırmışım. Bu sebeple sıfır beklentiyle aldığım VR gözlüğü, hayata karşı gözlerimi farklı şekilde açtı.

Zuckerberg, şirketin adı artık meta diyerek yaptığı metaverse lansmanı ve metaverse’e yaptığı yatırım abartı bulunmuştu. Fazlasıyla eleştirilmiş ve balon denilmişti. Benim düşüncem ise, bu yarışta öncü olmak için ortaya bir platform atmak olduğuydu. İçeriği önemli değil ama basit de olsa bir platform olsun ki, kendinden sonrakiler her zaman takip eden poziyona düşsün. Meta Quest 3’ü görünce çok iyimser olduğumu farkettim. Çünkü metaverse düşündüğümden fazla gelişmiş.

Bundan önceki modellerle farklarını araştırmadım ama benim en etkileyici bulduğum şey ilk olarak el tanıması oldu. Hiçbir alet edevat kullanmadan sadece ellerinizi kullanarak menüyü yönlendirmeniz mümkün. Yapay klavye de, oldukça iyi işliyor. Diğer etkileyen şey de, mixed reality yani karışık gerçeklik oldu. Bu sayede, oynadığınız oyun y ada yaptığınız diğer aktiviteler gerçek hayatla iç içe durumda. Mesela home offıce için ideal. Evde 2 tane monitor yerine bir tane monitor kullanıp, geri kalan her şeyi VR monitorlara aktarabilirsiniz. İstediğiniz kadar monitor eklemek de, mümkün.

Bunun dışında Meta, windows gibi kendi işletim sistemini geliştirmiş. Kendi uygulama marketi var. Benzer şekilde telefonda kullandığınız birçok uygulamaya da erişiminiz mümkün. Benzer şekilde whatsapp mesajlarınız, instagram profiliniz de erişilebili durumda. Yani tam yapay gerçeklik tercih ettiğinizde dahil, yapay ortamda telefona baktığınızda, yaptığınız her şeyi yapmanız mümkün.

Birkaç farklı uygulama denedim. Bunlardan bir tanesi spor uygulamasıydı. Oyun şeklinde yapılmış. Hem spor yoğunluğu açısından iyi, hem de benim gibi tekrar eden hareketlerden sıkılan kişiler için de, oldukça proaktif. Başta küçümsemiştim ama 20 dakikada terler içinde kaldım ve ertesi gün kas ağrıları hissettim. Benzer şekilde boks simulatörü var. O da son derece gerçekçi. Tenis uygulaması da, fazla alanı olmayan insanların tenis egzersizi yapması açısından ideal.

Spor dışında denediğim şeylerden bir tanesi, öğrenme uygulamaları oldu. Mesela hücre nedir, nasıl çalışır, covid virüsünün yapısı nasıl, aşı tam olarak nasıl etki ediyor ile alakalı mükemmel bir uygulama vardı. Hücrenin içinde seyahat edebiliyor, tıkladığınız her parçayla ilgili bilgi alabiliyor, o parçaları hareket ettirerek, neler yaptıklarını görebiliyorsunuz. Benzer şekilde anatomi ve fizyoloji uygulaması. Vücudun her parçasını incelemeniz mümkün. Karınca modu açarak, damarlar içinde seyahat ederek, neyin nereye bağlandığını görüyorsunuz. İsterseniz normal modda, katman katman hem vücudun hem organların hem de hücrelerin parçalarını incelemeniz mümkün.

Bir de Meta TV var. İçinde onlarca video. Ben Atlantic Production’ın videolarına göz attım. David Attenborough’nun seslendirdiği belgeseller var. Böcek belgeselinde, böceklerle aynı boyuta geçip onların hayatına tanıklık ediyorsunuz. Ya da su altı belgeselinde, okyanus dibindeki canlıları, yok olanları, olmayanları yakından incelemek mümkün. Bunun gibi tonlarca video var. Mixed reality videolar da var. Anlatıcı karşınıza oturuyormuş gibi. Sanki sizinle, sizin evinizde oturuyor.

Meta TV’nin diğer dikkat çeken öğeleri ise canlı etkinlikler. Katıl dediğinizde, ister belgesel gösterimine söylediğim gibi 360 derece görsel efekt ile dahil oluyorsunuz, ister biraz dışardan sinama sahnesi gibi izliyorsunuz. Bu sırada etkinliğe katılan diğer insanlarla konuşmanız da mümkün. Mesela müze uygulamasında, bu özellik enteresandı. Mikrofonu açık unutup, sanatçı burada ne anlatıyor diye kendi kendime dalga geçerken, yanımdaki kişi bunu duyup açıklamaya başladı.

Benzer tonlarca uygulama var. Hoşuma giden bir tanesi de, sunum uygulamasıydı. Kendi sunumlarınızı yükleyip, egzersiz yapmak mümkün. Eş zamanlı olarak yapay zeka yorumları da alıyorsunuz. Bunu yaparken de, farklı ortamlar seçilebiliyor. Konferans salonu, iş görüşmesi, 10 kişilik ekip toplantısı gibi. Göz kontağı kuruyor musunuz, hmmm eee gibi kelimeler kullanıyor musnuz hepsini söylüyor. Promter egzersizi bile var.

https://youtu.be/ujfnPgBel9k?si=zzy106tLQXTSX2fN

Diğer ilgimi çeken şey de, beyin fırtınası uygulamasıydı. Düşüncelerinizi üç boyutlu ortamda sistemli şekilde ortaya koymak, bu şekilde z,h,n haritası(mind map) çıkarmak hem oldukça keyifli hem de bir bütün olarak zihninizi toplama anlamında oldukça etkin bir yöntem.

Meta’nın giyilebilir sensörlere yaptığı yatırımı ve güçlü bilim ekibini de düşününce; kesinlikle çığır açtıklarını söylemek mümkün. Beklenen etkiyi yapmaması ise bence sadece ekipmanların pahalı ve hantal olmasıyla ilgili. Mixed Reality konusunda Apple’ın gözlükleri çok övülüyor ama onlar da bir tık ağır ve oldukça pahalı. diğer bir sorun da, elektroniğin en büyük sorunu ısınma sorunu. Yani teknoloji tam da istenilen yerde değil. Donanım gelişiyor, yazılım geri kalıyor. Yazılım gelişiyor donanım geri kalıyor. Yine de ciddi bir gelişimden söz etmek mümkün.


Bu işin nereye gideceğini kesitrmek çok zor değil. Gözlüğü taktığınızda bambaşka bir dünyaya geçiyorsunuz. Dışarıyla hiçbir alakanız kalmıyor. Konserler, müzeler, oyunlar hatta dinlenme alanları bile mevcut ortamda. Kısacası, hayatınıza dair her şey. Belki ileride eviniz de olur, arabanız da.

Hem yapay zeka hem de yapay gerçeklik yardımı ile iş yapma tarzımız, home office tarzımız bile değişebilir. Yapay ofisler, dünyadaki ev sorununu da büyük ölçüde çözebilir mesela.

Bznzer şekilde film endüstrisi tamamen değişebilir. Oyuncuların hepsi yapay zeka ürünü olduğunda, siz de filmin içinde bir karakter olabilirsiniz mesela.

Resmi işlemler, doktor visitleri gibi birçok alan yapay ortamda gerçekleşebilir. Ya da ilaç kontrolü, hemşirelik hizmetlerinin bir kısmı. Hatta günlük besin ihtiyacımızı bir şekilde karşılayabildiğimiz de, bence matrix tarzı bir gerçeklik de yakındır. Gözlükle 30 dakika geçirdiğinizde, gerçek ne gerçek olmayan ne birbirine giriyor. Özellikle yüksek kalite görüntelerde, gerçekten everestin tepesinde dolaşıyormuş, uzay istasyonunda çalışıyormuş, dünyanın farklı yerlerinde geziyormuş gibi hissediyorsunuz. Şu an için limitli olan şey görüntü kalitesi, içerik çeşitlilği ve esnekliği ve gözlerimiz.

Teknolojik gelişimi düşününce, ileride tamamen zihinle kontrol edebileceğimizi düşünüyorum bu tip cihazları. En azından protezleri kontrol edebiliyoruz. Giyilebilir teknolojilerin gelişimiyle, fiziksel hisselerimiz de artırılabilir mesela. Boks uygulamasında dayak yerken gerçekten canınız yanabilir, biri dokunduğunda gerçekten hissedebilirsiniz. Böylece uzakta yaşasanız da, dilediğinizde sevdikleriniz oturup, hasret giderme şansınız olur ve daha gerçekçi bir hal alabilir. Bunun tehlikesi de var. Özellikle böylesine bir gerçekliğe geçtiğimizde; ‘gerçek’ kelimesini yeniden tartışmak gerekecek. Mesela kendini yapay zekada oyun oynuyor sanan bir adamın aslında gerçek bir robot askeri yönlendirdiğini düşünün.

Tıpkı bugün ‘doğru bilgi’yi tartıştığımız gibi ve bilginin doğrusu anlatılmasına rağmen insanların kendi doğrularından vazgeçmediğini göz önünde bulundurursak, yapay gerçekliği de, kendi gerçekliğinden daha iyi ve daha tatmin edici bulduğu için, asıl gerçekliğine çevirecek milyonların olduğuna eminim. O zaman gerçek olan ne sorusu, tıpkı binlerce yıl önce olduğu gibi temel sorumuz olacak.

Bence artık gerçek, yapay, doğru ve yanlış artık hiçbir anlam ifade etmiyor. Zihinsel olarak zaten kendi gerçekliğimizi yaratıyoruz. Fiziksel olarak da, bunu yarattığımızda, bugüne kadar doğru bildiğimiz her şey değişecek. İşlerimiz, eğitim şeklimiz, eğitim içeriğimiz, ilişkilerimiz, beklentilerimiz hatta biyolojik görünüşümüz. Artık cyborg mu oluruz yoksa sadece zihnimize ihtiyaç duyup, geri kalan tüm biyolojik sistemimizi mekanikleştirir miyiz bilmem ama bu gelecek çok da uzak değil.

Donanım ve yazılım önündeki engeller zamanla aşılır. Bence önümüzdeki en büyük engeller toplumsal ve zihinsel engeller. Dijital güvenlik, dijital farkındalık, dijital eğitim sanırım bu çağın en büyük konusu olacak. Bunun için de, her şeyden önce dünyaya bakış açımızı değiştirmemiz gerekiyor. Çünkü değiştirirsek yeni teknolojilere karşı ayakta kalma şansımız olur, değiştirmezsek istesek de, istemesek de, o teknolojiler bizi ezip geçer.

,

Comments

Leave a comment