Daha önce kısaca bahsetmiş olsam da, konuyu biraz daha açmak istedim. Çünkü oldukça ilginç bulduğum ve hayatı kökten değiştirecek bir teknoloji olduğu inancındayım. (Evet, bilim ve inanç bir arada)
Aslında teknolojinin konsepti, 1930lara dayanıyor. İlk defa 2004 yılında kuzu üzerinde deneniyor ve 2017 yılında ise, ilk defa bu ortam içinde gelişimin olabileceği gösteriliyor.

Yapay rahmin amacı, hayvanlarda embriyodan doğuma kadar olan süreci vücut dışında taklit etmek. Bunun iki tipi var. Birincisi, tamamen laboratuvar ortamı yani kontrollü ortam. Diğeri ise, benzer bir ortamı yine vücut içinde oluşturmak. Amaç:
Hamilelik sırasında yaşanan zorlukları, riskleri engellemek ve anneye yardımcı olmak. Erken doğum nedeniyle, gelişimini tamamlamamış fetüsün, gelişimini tamamlamasına yardımcı olmak.
Yapay rahim tıpkı ana rahmi gibi; fetüse besin ve oksijen salıyor, atığı dışarı atıyor, sıcaklığı ve sıvıları düzenliyor. Yani anne karnından, daha optimal ve stabil bir ortam sağlama ihtimali var. Alkolik bir anne yerine, böyle bir ortam daha iyi olmaz mı?
Tabii ki bu şekilde anlatınca, her şey bitmiş elimizde hazır bir ürün var gibi düşünüyoruz. Durum böyle değil. Hem teknoloji üzerinde hem de olası kullanım alanları üzerindeki çalışmalar devam ediyor. Hayvanlar üzerinde yapılan deneylerde ise, olumlu haberler geliyor.
Ana rahmi bebeğin gelişimi için, optimal ortamı sağlıyor. Yapay bir rahme göre en büyük avantajı anne ile olan antikor paylaşımı, mikrobiyomun gelişimi ve böylece daha güçlü bir bağışıklık sistemi. Bunların dışında, doğum tecrübesi daha çok oksitosin(bağ hormonu) salınımına neden oluyor. Bebeğin daha güvende hissetmesini, anneyle karşılıklı bağını güçlendirken; ileride daha az endişelenmesine, daha iyi sosyal yeteneklerinin olmasına yardımcı oluyor. Yani hayat, anne karnında başlıyor.
Ayrıca araştırmalar, duygusal stabilitenin, özgüvenin, bilişsel gelişimin de anne karnında başladığını gösteriyor.
Bebeklerin anne karnında, duyularının geliştiği de gözlemlenmiş.
Fetüs, ana rahminde, sesleri algılamaya, ışık değişimlerine tepki göstermeye başlıyor ve aynı şekilde ufak hareketler yapıyor. Annenin sesi ve kal atışı ise, erken beyin fonksiyonları açısından önemli değişkenler., aynı zamanda fetüsü rahatlatan sesler. İlerleyen yıllardaki stres reaksiyonları, kronik hastalıklar, sosyal iletişim, duygu değişimi gibi birçok şey anne karnındaki zamandan etkileniyor. Doğal olarak anne karnındaki zaman, direkt olarak daha sonraki beyin gelişimini, dil algı sürecinin, motor sistemlerin gelişimini etkiliyor. Erken doğumlarda, bu kabiliyetlerin aksadığı gözlemlenmiş.
Yani daha sağlıklı hamilelik, daha sağlıklı bireylerin yetişmesini sağlıyor.
Yapay rahim ise, ilk etapta, sağlıksız hamileliğe iyi bir çözüm olarak gösterilse de, duygusal etkisi çok daha fazla.
Bugünkü kullanım
Günümüzde, bu teknoloji hayvan araştırmaları, gelişim ve evrim araştırmaları, hayvan ilaçlarının ve bakımlarının sağlanması, tehlike altındaki türlerin devamlılığı için kullanılıyor. Erken doğan bebeklerin gelişimi için kullanılması yani geleneksel doğumla, özel koşulların arasındaki boşluğun doldurulması için kullanımı da, ilerleyen yıllarda beklenilen bir gelişme.
Etik sorunlar aşılırsa da; hem araştırma, hem bebeği taşıyamayan annelere alternatif olarak, hem de eşcinsel çiftlerin, babaların hamilelik sürecine daha çok katılımı için kullanılması mümkün.
Anne ve çocuğun ayrılmasındaki psikolojik etkilere en çarpıcı örnek, her gün yenilen etlerin kaynağı hayvanların yetiştirildiği endüstriyel çiftlikler. Genelde, danalar annelerinden, doğumdan bir iki saat sonra ayrılıyor. Anne, insanlar için süt vermeye zorlanıyor. Sonuç ise ineğin, sosyal davranışlarının değişmesi, agresiflik, endişe, stresin aşırı artması, kasların kasılması, sürü davranışında olumsuz değişim.

Teknolojinin Önündeki engeller
Teknoloji anlatıldığı kadar kolay geliştirilip, uygulanmıyor. Birçok sorunu ve zorlayıcı unsuru da, beraberinde getiriyor. İlk zorluk, anne rahminin sağladığı optimal ortamın tamamen aynı şekilde sağlanması. Mikroskopik düzeydeki tüm etkileşimin anlaşılması, tekrar edilmesi, bunun doğumu nasıl etkileyeceği gibi birçok soru açıklığa kavuşmadığı için, bu ortamın aynı şekilde kurulması da, pek mümkün değil. Soru: nelerden vazgeçiliyor?
Diğer bir sorun ise, güvenli şekilde oksijen sağlanması ve dolaşım sisteminin, beynin ve diğer organların düzenli gelişiminin sağlanması ve çevresel etkilerin gözlemlenmesi. Bunun için, oldukça kapsamlı ve detaylı çalışmalar gerekiyor.
Bir başka sorun, uzun vadeli etkilerin araştırılması. Yine aynı şekilde derin araştırmalar gerektiren bir konu.
Yasal olarak da, birçok sorun var. Bununla ilgili yeterli yasa, kanun ve standartların olmaması, çevre değişiminden dolayı bebeğin gelişiminin hatalı olması durumunda ne yapılması gerektiği, eğer tedavi olarak kullanılacaksa hangi durumlarda bu teknolojiye başvurulması gerektiği gibi konular, tartışmaya açık ve henüz cevaplandırılmamış konular.
Sosyal ve etik de, teknolojinin uygulanması önünde engel olarak yerini koruyor. Bu konuya, daha yakından değineceğiz.
Konu insan olunca bunların hepsinin düşünülmesi, hayvan olunca acımasızca denenmesi de, bence büyük bir sorun.
Sosyal Değişim
Konu sadece yasal ve teknolojik yönden değil. Sosyal açıdan da, oldukça karışık.
İlk olarak, annelik ve ebeveynlik anlayışını kökünden değiştirebilir. Ebeveynilik rollerinde, kartlar yeniden dağıtılabilir.
Doğum, anne için hem fiziksel hem de psikolojik bir tecrübe. Baba için ise, daha çok destek görevi.
Yapay rahim durumunda, bu rollerin artık bir anlamı kalmadığı için, bebekle ilgilenen herkesin anne rolü kapsamına girmesi mümkün. Bunun baba için avantajı, fetüsün gelişim sürecine dahil olması ve muhtemelen daha çok bağ kurması. Anne ve bebek için ise tam tersi.

Benzer şekilde eşcinsel bireyler için de, büyük bir değişim ve fırsat. Sosyal olarak, alternatif aile yapılarının normalleşmesi ihtimali, oldukça önemli bir gelişme. Aynı şekilde ata-erkil algının yıkılması da. Böylece ebeveynlik tanımı, biyolojik fonksiyondan çok, bakımı üstlenen olarak algılanacak.
Diğer bir sosyal etki ise cinsiyet roller ve eşitlikle ilgili. Günümüzde, erkek ve kadın arasında birçok anlamda fırsat farklılıklarına şahit oluyoruz. Bunlardan en barizi kariyer dezavantajı.
İş yerindeki dezavantajın en büyük nedeni, kadının hamileliği. Bu teknoloji sayesinde, eşitiğin daha çok sağlanması, kadın hamileliğinin kariyer önünde engel olması da, engellenebilir.
Yine aynı şekilde, kadınlığın sadece doğum yapabilmek olarak algılanmasının da önüne geçilebilir. Alternatif bireylerin de, aile kurması sağlandıkça, hamileliğin sadece kadın işi olarak algılanmasının da, önüne geçilebilir. Daha eşit ve kapsayıcı bir toplum anlayışına katkı sağlama ihtimali yüksek.
Bu çıktılar, toplumun aile yapısını ve algısının tamamen değiştiriyor. Doğal olarak aile içi dinamiklerini etkiliyor. Bunun muhtemel psikolojik ve sosyolojik etkileri de, bambaşka bir soru.
Son olarak da, teknolojiye erişim de, en azından bir süre büyük bir sosyal değişim yaratacaktır. Teknolojiye erişebilenler ile erişemeyenler arasında, yapay rahmi modernlik kabul edenlerle, geleneksel doğumu savunanlar arasında sosyal sınıf ayrımı olması oldukça muhtemel.

ETİK
Şu ana kadar yazdıklarımdan zaten etik içeriğin ne olabileceğini anlamışsınızdır. Yapay rahim konusu göründüğünden daha karmaşık bir konu. Kişinin kimliği, otonom kişiliği, hakları da; değerlendirilmesi gereken konular.
İnsan hakları ve hayatı olarak baktığımızda; hangi andan itibaren insan olarak doğumdan kazanılan haklardan yararlanılacak? Geleneksel doğumun aksine farklı fazlarda fetüsün doğumuna izin verilme imkanı olduğunda bu karar neye göre verilecek? Bu sorular, konuyla ilgili açık ve net kuralların olması gerekliliğini ortaya koyuyor.
Diğer soru ise insan olmak ne demek sorusu. İnsan ne demek? Doğal insan ne demek? Soruların cevabı kadar, gelişme süresince kimlik kazanımı, sosyal aidiyet gibi konuların; hem bireyin kendi psikolojisini hem de sosyal çevrenin düşüncelerini zorlayacağı açık.
Aile açısından bakınca da, ortaya hukuksal bir boşluk çıkıyor. Ebeveyn hakları, sorumlulukları açısından bir çok açık nokta mevcut. Mesela fetüs, medikal desteğe ihtiyaç duyduğu durumda kim, nasıl karar verecek? Bu kararın sorumluluğu, yükümlülüğü kimde olacak?
Almanya’da doğum öncesi eğitimler verilerek, hem anne hem de baba doğuma hazırlanıyor. Doktor, bebeğin değerleri kötü gözüküyor ve küveze almamız gerekiyor dese bile, aileler bunu istememekte özgür. Yani yenidoğan çetesi, burada pek mümkün değil. Yapay rahim durumunda da, ailelerin karar vermesi beklenebilir ama neye göre? Kötü giden bir şey olursa, bu sorumluluk nasıl paylaşılır soru işareti.
Haklar olarak, çocuğun diğer çocuklarla aynı haklara sahip olması gerekiyor. Aksi halde denek olması, durumun kullanılarak farklı bir hayata zorlanması çok muhtemel. Mesela, doğan çocuğun sürekli gözlemlenmesi, verilerinin takip edilmesi, böylece uzun vadeli etkilerin araştırılması, etik açıdan büyük bir sorun çünkü doğumdan itibaren haklar anlamında fark yaratıyor, ailenin doğum tercihi tüm hayatını etkileyecek bir bilgiye/gerçekliğe dönüşüyor.
Akla gelebilecek diğer soru ise, fetüse doğrudan erişimin, dna ve genetik manipulasyonun da önünü açması. Görünüş, zeka, sağlık gibi değişkenler temel alınarak, tasarım bebeklerin oluşması, bebeklerin ürüne dönüşmesi, böyle bir sosyal baskı oluşması da muhtemel. Ya da belli amaçlarla bebek üretilmesi, teknolojinin medikal olmayan nedenlerle kullanılması.
Ünlü Çinli basketbolcu Yao Ming, genetik bir projeydi. Annesi ve babası ülkenin en uzun basketbolcularıydı. Bu birliktelik devlet tarafından istenmişti. Netice de, 2,29’luk Yao Ming ortaya çıktı. Bunun gibi çalışmaların artması, yapay rahim ve genetik manipulasyon ile çok daha mümkün. İnsanoğlu, doğaya meydan okumaktan, ölümsüzlük peşinde koşmaktan, süper insan olmaktan hiçbir zaman vazgeçmedi, geçmeyecek.
Uzun vadeli etkilerin bilinmemesinden bahsettik. Psikolojik olarak, bu etkilerin ne kadar kritik olduğu da bilinmiyor haliyle. Gelişimsel dezavantajların oluşma olasılığı kadar kimlik, akıl sağlığı ve topluma entegrasyon anlamında da birçok etkisi olabilir. Daha önce hayvanlardan örnek vermiştim. Çok daha fazlasının yaşanması olası. Aynı zamanda, bilinçsiz önyargıların, kendini kabullenmemenin yaşanması da.
Son olarak da, tüm teknolojilere uyarlayabileceğimiz populer bir etik sorun. Kim tüm bunları regüle etmeli ve kontrol altında tutmalı. Hükümetler mi, şirketler mi, medikal enstitüler mi? Riski görüyorsunuz değil mi?
Aslında soru kontrol altında bir toplum yaratmak ve tek düzeliği sağlamak, propaganda riskini almak mı? Tekelleşmenin önünü açıp, elimizi kolumuzu bağlamak mı? Ya da tersine ticari rekabete alet olup, sağlığı ve geleceği riske atmak mı? Yoksa denek olmak ve tüm diğer riskleri farkından olmadan yaşamak mı?
Elbette böyle olmak zorunda değil ama yine de büyük risk. Henüz sosyal medya ile ilgili bile bu soruları aşamamışken, daha kritik ve gelişmiş teknolojiler için bunu yapmak çok daha zor. Hem de toplum, bilinçsizce önüne geleni kullanıp, benimseyip, pop objesine dönüştürürken…
Sonuç
Yapay rahim teknolojisine özellikle yer ayırmamın sebebi, eşsiz bir etik spektruma sahip olması. Yani birçok konuyu etkilemesi ve geleneksel algıyı yerle bir edecek olması. Bir yandan birçok medikal, sosyal ve psikolojik soruna çözüm önerirken, diğer yandan bir o kadar da sorunu beraberinde getiriyor. Bu da, konunun oldukça dikkatli ve kapsamlı değerlendirilmesi ihtiyacını doğuruyor.
Aslında tüm teknolojiler böyle. Artık sistemler karmaşık ve tek bir kişinin elinden çıkmıyor. Sistemi oluşturan birimler, bütüne hakim değiller. Sistem ortaya çıktığında ise, ne teknik olarak, ne de sosyal olarak sistemin tüm parçalarını anlamak mümkün olmuyor. Birçok etkiyi, ancak sistemi kullandıkça, tecrübe ettikçe görüyoruz. Yani teknolojinin hep bir adım gerisindeyiz.
Bir adım öne geçmenin yolu ise, bence, şeffaflıktan, teknoloji farkındalığından ve sosyal diyalogtan geçiyor.
Teknolojileri üretenler ve kullananlar şeffaf oldukça, yasal çerçeveler şeffaf şekilde tartışılıp, ortaya koyuldukça, teknolojinin artıları ve eksikleri şeffaf şekilde değerlendirildikçe, ortak değerlere odaklanıldıkça etik sorunların da önüne geçebiliriz.
Teknoloji eğitimi ve farkındalığı (okur-yazarlık kelimesini sevmiyorum) da önemli bir rol oynuyor. İnsanlar, biraz daha süreçler ile ilgili bilgilendikçe, komplo teorilerinin, bilinçsiz kullanımın ya bilinçsiz direnişin de önü kesilebilir.
Aslında, en temeldeki soru insanın doğasının ne olduğu sorusu. Yani binlerce yıldır, cevaplanamayan soru.

Leave a comment