Küresel ısınma terimi biraz yanlış anlaşılıyor. Ne yazık ki, teknoloji okur-yazarlığındaki cahillik, bu konuda da kendini gösteriyor. Bir türlü, bu konunun önemini anlayamıyoruz.
Küresel ısınma yalan, öyle bir şey yok diyen ciddi bir kesim var. Hatta bunu diyerek, dünyanın en büyük devletlerinin birinde başkanlık için yarışabiliyorsunuz. Benzer şekilde en gelişmiş ülkelerde, tüm siyasetinizi bu söylem üzerine kurabiliyorsunuz. Yazık.
Küresel ısınma, dünyanın yüzey sıcaklık ortalamasının artması anlamına geliyor. Peki bu neden oluyor?
Atmosferdeki, sera gazlarının yoğunluğu artıyor. Karbon dioksit, metan ve nitroz oksit gibi gazlar, güneşten gelen ısıyı hapsederek, uzaya geri kaçmasını engelliyor, yani sera etkisi yapıyor. Çocukken, sera etkisi anlatılırdı okulda. Hiçbir öğretmenin bunu somut olarak anlatabildiğini hatırlamıyorum. Nedir bu etki, neye yol açar, günlük hayata nasıl yansır hiç anlatılmadı. Umarım bu değişmiştir.
Küçük bir bilgi: N2O anestezi ilacı olarak da kullanıyormuş. İngilizce’de güdürücü gaz olarak da, kulanılıyor. Belki de, insanlık mutlu bir şekilde yok olacak.
Daha önce tükeniş yazısında, birçok şeyi anlayamadığımız gibi, geri de çeviremeyeceğimizi söylemiştim. Küresel ısınma ve sebep olduğu tahribat da, aynı. Tamamen geri çevirmek mümkün değil. Tüm çabamız, süreci yavaşlatmak ve etkilerini yumuşatmak için. Yoksa buzulları geri getiremeyeceğiz, yok olan türleri de.
Küresel Isınma Yalan
Neden bazı insanlar, büyük resmi twitter köşelerinden okuyup, böyle bir yargıya varıyor? Aptal oldukları için mi?
Cevap evet. Aldıkları bilgiyi sorgulamadıkları, kritik düşünmedikleri, bilimsel yaklaşımdan uzak oldukları ve her şeyin hemen değişeceğini zannettikleri için. Bu aynı zamanda bilimin ve teknolojinin ayıbı, çünkü bugün kullandığımız teknolojinin etik çıktılarını pek de düşünmüş sayılmayız. Günümüz medyasının geldiği nokta, tam bir kaos. Bir sürü yalan yanlış bilgi, editörsüz bilgiyi doğru kabul eden insanlar, editör gerekiyor diyince de, bilgiyi sansürleyip sunacaksınız değil mi, o devir sona erdi diyen süper zekalar. Tam bir dipsiz kuyu.
Dahası da var, wikipedia bitti, şimdi de, yapay zeka çıktılarının hepsi doğru kabul ediliyor. Hayır, bu yanlış diyince de, sen nerden biliyorsun, onun kadar bilgiyi süreçten geçirip irdeledin mi vs diyenler var. İnsanlık, bu kafalarla nasıl bu kadar gelişti, anlamak zor.
Küresel ısınma yok diyenlerin, diğer nedenleri de, konunun karmaşık olması. Bilimsel açıklamanın anlaşılması için, bilimsel düşünümesi gerektiği. Hatta bazen bu bile yeterli olmuyor. Bir de buna siyasi propagadalar, ilgi çekmek için saçmalayan ‘prof’ ünvanlı insanlar da eklenince iş iyice karışıyor.
Mesela, bio-ürün lobisi buradan kazanç sağlıyor, bir sürü çevreci şirket, buradan para kazanıyor desem; yalan olmaz. Somut olarak görülen bir şey. Böyle olması da, normal. Parasız, dünyayı kurtarmak imkansız. Tüm eforlar, değer yaratıyor. Ancak bu söylediğimi, bir influencer söylese, ortalık karışır. Büyük oyuncular, peşine takılır. Influencer da, sağılacak inekleri bulduğu için saçmalamaya devam eder.
İnsan beyni, ne yazık ki, karmaşık ve soyut olanı doğrudan yok sayıyor.
Peki hocam, küresel ısınma var mı?
Hoca camide.
2019’da Fransa’da 46 derece sıcaklık görüldü. 1500 kişi, dolaylı olarak öldü. Benzer şekilde, ABD.
2021 yılında İstanbul ve Ankara’da 40 derece görüldü. 2023’te 45 dereceler görüldü. 2024’te ise ‘vay anam bu sene çok sıcak denildi’. 37 derece ve üstü normalleşti.
Birçok nehir ve göl kurudu. Kurumadı mı?
Alışık olmadığımız böcekler, balıklar ve diğer canlılara rastladık zaman zaman. Deniz sıcak, ondan demekle bitmiyor iş.
2021 yılında Almanya’da 200 kişi sel nedeniyle hayatını kaybetti. 2024 yazında’da Alp Dağlarında benzer senaryolar izledik. Nehirlerin su seviyeleri, her yağışta olağanın üstünde yükseliyor. Yıllardır yeterli olan dere yatakları, dünyanın birçok yerinde tehdide dönüştü.
2022 yılında Pakistan’da 33 milyon kişi selden etkilendi. Normalin %190 fazlası yağış aldı.
Hatırlarsanız, 2021 Ağustos’ta Bartın’da da 82 kişi su baskını nedeniyle hayatını kaybetmişti. 2023 yılında da, Adıyaman ve Şanlı Urfa selden etkilenmişti. Karadeniz sahil yolu ise, her sene haberlere konu olmaya başladı.
Hortum, fırtına, kasırga ise her geçen gün daha çok gündemimize oturuyor. Bu hafta(13.09.2024)Hırvatistan’da 20 tane hortum görüldü. Daha önce Libya’yı kasırga vurmuştu. Benzer şekilde 2020’de Hindistan ve Bangladeş de, aynı sorunu yaşamıştı.
Türkiye’de de, hortum görüntüleri görüyoruz. Önümüzdeki yıllarda ise bunun büyük bir tehdide dönüşebileceği söyleniyor. Özellikle Türkiye’nin batısında güçlü fırtınalar normalleşti. O fırtınaların getirdiği, ekstrem hava koşulları da. Yağmur, dolu, sel, sallanan köprüler yeni normallerimiz oldu.
2019–2020 yılında Avustralya, kara yazı yaşadı. 18milyon hektar arazi yandı. 33 kişi öldü. 33 milyar hayvan telef oldu.
2023 yılında, Kanada, Alberta bölgesinde yine milyon hektar arazi yok oldu.
Türkiye’yi anlatmama gerek yok sanırım. O mu yaktı bu mu yaktı diye tartışmak yerine, orman yangınlarının sıklığını, nasıl bir tahribata yol açtığını düşünün.
2021 yılında Kaliforniya’nın %65’nde ekstrem ve olağandışı kuraklık kayda alındı. Su kesintileri, orman yangınları, yok olan tarım arazileri bu kuraklığa eşlik etmişti. Etiyopya, Somali, Kenya gibi Afrika ülkelerinde ise son yılların en büyük kıtlığı yaşandı. Besin güvenliği de, tehdit altına girdi.
Türkiye’de de, aynı şekilde su kıtlığı yaşandı, yaşanmaya devam ediliyor. Bazı bölgelerde normalin yarısı kadar yağış kaydedildi.
Olur böyle şeyler. Doğa hem alır hem verir. Bu bizi nasıl etkiliyor tam olarak?
Bugün birçok ülkede, mülteci ve göçmen konularının konuşulduğu kadar küresel ısınmanın konuşulmaması, ne kadar kafasız olduğumuzun kanıtı adeta. Mesela Baverya eyalet başkanı, bu yaz sel ile ilgili soruya şu cevabı verdi. ‘Çok yağış olur şikayet edersiniz, az yağış olur şikayet edersiniz’.
Böylesine bir aptallıkla mücadele ediyor dünya. Dünyanın her yerinde aynı.
Bu aptal adam, her sene milyonlarca euro, su yataklarının değiştirilmesine, afet etkilerinin azaltılmasına, yıkılan yerlerin yeniden yapılmasına harcıyor.
Sıcaklık dalgaları, birçok hastalık getiriyor. Hem sıcaklığa bağlı hastalık ve ölümleri artırıyor. Hem de birçok yeni virüs ve bakteri için de, ortam sağlıyor. Mesela sıtma yeniden artış gösteriyor. Sivrisineklerle taşınan hastalıklar artıyor. Aynı zamanda, artan sıcaklıkla, daha çok enerji tüketiyoruz serin ortam sağlamak için. Daha çok kaynak tüketiyoruz. Aynı zamanda, küresel ısınmanın hızlanmasına da, katkı sağlıyoruz.
Sıcaklık dalgaları gibi, ekstrem hava koşulları ve bundan kaynaklanan afetler; alt yapıları, evleri, iş yerlerini, havalimanlarını, limanları ve daha aklımıza gelebilecek birçok alanı etkiliyor. Yılların birikimi bu altyapıları yeniden yerine koymak demek, milyonlarca milyarlarca dolar para harcanması demek. Bu parayı; eğitime, kaliteli hayata, teknolojiye harcamak varken, yıkılanı düzeltmeye, hastaları tedavi etmeye harcıyoruz. Yani küresel ısınmanın bize maliyeti düşündüğümüzden çok daha fazla.
Bunun sonucu olarak da, daha fazla vergi, daha çok kısıtlama, daha çok sorunla karşılaşıyoruz. Mesela tedarik zinciri sorunları, mesela artan yakıt fiyatları, artan yakıt fiyatları ve yok olan araziler, düşen ürün kalitesi nedeniyle artan besin fiyatları…
Besinle ilgili tek faktör, sadece besin fiyatı değil aynı zamanda besin güvenliği. Olağandışı sıcakları ve afetleri yaşadıkça, besin depolamak da, besin tedariği de güçleşiyor. Yani marketten aldığınız soğuk ürün, belki de defalarca ısınıp donuyor.
Küresel ısınma yok, mülteciler kötü, LGBTQ+ çocuklarımızı ve aile yapımızı bozuyor paket olarak geliyor sanırım. Sanki ürün gibi bunu söyleyen insanlara satılıyor. Onlar da, tekrar edip duruyorlar papağan gibi.
İnsanları afet vurdukça, yaşadıkları yerler yaşanamaz oldukça elbette göç ediyorlar. Sadece insanlar değil, hayvanlar ve böcekler de göç ediyor. İnsanlar keşke, mülteci ve göçmen sorununa verdikleri mesaiyi, gerçek sorunlara verseler. Çünkü bunu yapmadıkça, sorun olarak gördükleri göçler de, artıyor ve artmaya devam edecek.
Görmediğimiz böcekler, zehirliler, daha önce sorun olmayan hayvanlar sorun olmaya başlayacak.
Küresel ısınmanın, en büyük etkilerinden birisi de, bio çeşitliliği tehdit etmesi. Tükeniş serisinde de, bahsetmiştim. Doğanın dinamiklerini çözmüş değiliz. Belki CO2’den oksijen üreten bir cihaz yaparsınız ama o bitkinin etkilediği diğer sistemleri beslemeniz güç. Belki de imkansız. Küresel ısınma yüzünden bir çok canlı yok oluyor. 10 sene önce, normal olan canlılar, bugün dinozorlar kadar uzak.
Peki bilader ne yapıyoruz tüm bunları engellemek için?
Bilader değil, birader.
Napıyoruz? Daha çok klima kullanıyoruz, aile başına düşen araç sayısını artırıyoruz. Daha çok karbondioksit salıyoruz. Çevreci olmak için elektrikli araç alıp, lityum-iyon piller için daha çok orman katlediyoruz.
Klimayla soğutulan spor salonlarında sporumuzu yaptıktan sonra, protein protein diye daha çok et tüketiyoruz. Biz tükettikçe, endüstri daha fazla üretiyor. Bir de, o canlıları beslemek için, daha çok tarım arazisi üretiyor. Tarım arazi için de, daha fazla ormanı yok ediyor.
Bunlar yetmiyor, daha çok plastik çöp üretiyoruz. Çünkü küresel ısınma yetmiyor, denizleri ve toprağı da kirletmemiz lazım ki, küresel ısınmaya karşı hiçbir silahımız kalmasın. Silahsızlık konusu bununla ilgili olmalı.
Daha çok ev sahibi oluyoruz. Hem şehirde, hem köyde, hem de sahil kasabasında ev sahibi oluyoruz. O evlere bir de, hizmet istiyoruz. Asfaltlar çekiliyor, tesisler yapılıyor. Bazen keyif için, kömürle ve odunla falan da ısınıyoruz.
Daha fazla çocuk sahibi oluyoruz. Çünkü asker lazım. Nüfus lazım. Önemli olan, yaşadığımız dünya değil, demografik çoğunluk.
Bu da yetmiyor. Daha fazla tüketiyoruz. Her şeye sahip olalım, daha fazlasına sahip olalım diye yarışıyoruz. Hep en yenisi olsun, en iyisi olsun. Moda olan olsun, her koşul için ayrı olsun.
Bunların dışında Paris Anlaşması, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC), Kyoto Protokolü, Doha Protokolü, Montreal Protokolü, Varşova Uluslararası Hasar ve Kayıp Mekanizması (WIM)ö Küresel İklim İzleme Sistemi (GCOS) imzalanıyor mesela.
Ülkeler, gaz emisyonunu azalatacağız, dünyanın yüzey sıcaklık artışını +1.5°C dereceyle sınırlandıralım diye karar veriyor. İklim değişikliğini takip edeceğiz, politikalarımızı buna göre belirleyeceğiz gibi tutamayacakları sözler veriyor. Bilimsel yatırımlar yapıyor ve bilim adamlarını dinlemiyorlar falan.
Arada yenilenebilir enerji yatırımlarıyla şaşırtıp, enerji verimliliğini artırma hamleleri yapıyorlar. Bu endüstri de, çevreye verdiği zararın vicdani yükünü, çıkardığı ürünlerin etik ve fonksiyonel çıktılarıyla hafifletiyor.
Aynı zamanda bir sürü yeni çevre koşullarına uygun tarım ve üretim metodu geliştiriliyor. Az da olsa, iyiye bir gidiş oluyor.
Şu an ne durumdayız?
Şu anki tempomuz ve yaptıklarımızla, 1.5°C’lik hedefin içinden geçtik. Bu yüzyıl sonunda +2.4–3 derecelere ulaşılacağı söyleniyor. Bazı ülkeler bu konuda son derece progresif davranırken, kimisinin umrunda değil. İklim politikaları sadece populizmden ibaret ya da, endüstri fırsatı oluşturmak için anahtar kelimelerden ibaret.
İklim krizi yalandır diyen liderler de, yükselişte. Eğitim konusu ise sizlere ömür.
Daha sık olağandışı hava koşulları yaşıyoruz. Deniz seviyesi yükseliyor ve sahil bölgelerindeki su baskınları ve erozyonlar daha da normalleşiyor.
Son 10 yılda, 40bin tür tehdit altında olarak raporlanmış. 900 tür ise yok olmuş.
Devletler, halen daha büyük bütçeler ayırmıyor bu konuya. Paranın çoğu, yıkılanın toparlanmasına gidiyor, önlenmesine değil.
Arada güze şeyler de oluyor. COVID sağolsun, CO2 emisyonu, geçici de olsa ciddi bir azalış gösterdi 2019–2022 arasında.
Benzer şekilde yenilenebilir enerji, büyük bir hız kazandı. Elektrikli araçlar, ne kadar çevre dostu olmasa da, CO2 emisyonu anlamında iyi bir ivme yakaladı. Buna yönelik yatırımlar arttı vs.
Uzun lafın kısası, hem dünyanın hem Türkiye’nin göçmen sorunundan daha büyük sorunları var. Komşusunun köpeğini yiyen göçmenler hikayesi anlatan bunaklardan daha akıllı politikacılara ihtiyacı var.
Dünyanın, tüketim kültüründen vazgeçmesi, insanların görünüşten ibaret ilgilerinden kurtulması, statü merakını bir kenara bırakmaya ihtiyacı var.
İnsanlığın, küresel ısınma konusunda, teknoloji okur yazarlığı kousunda eğitilmeye ihtiyacı var.
Yaptığımız her hareketin sonuçlarını, anlamını, etkilerini daha çok düşünmeye ihtiyacımız var.

Leave a comment