Proje Yönetimi: Kusursuzluk ve Kalite

Proje yönetimi serisini 10–12 yazı olarak düşünmüştüm. 7 tanesini yayınladım, sonra canım sıkıldı. En az işin kendi kadar, anlatması da insanı boğuyor ama bitirmeden geçmeyeceğim. O nedenle de, bugün bilgisayarın başına tekrar geçip yazmak için yazılan serilerden proje yönetimine devam.

Yine kısa bir not: İçerik sadece proje yöneticileri ve adayları için değil, herkes için.

Photo by Raquel Martínez on Unsplash

Kalite kontrolü ve yönetimi, işi yapan mühendisler, mimarlar, sosyal hizmet görevlileri vs. için en sıkıcı kısımlardan bir tanesi. Yüksek tecrübeli çalışanlar için, zaten büyük kalite farkları ortaya çıkmıyor. Proje yöneticisinin eforu hiçbir anlam ifade etmiyor. Düşük tecrübeliler için ise, ekstra iş ve yine çok fazla anlam ifade etmeyen sorgu süreci. Aslında biraz da, yapılan işin tekrarı, formalitesi ve yüzeysel çift dikiş.

Büyük firmalarda bu iş nasıl bilmiyorum ama tahminim ve stajlarımdan görebildiğim kadarıyla işin daha çok içine işlemiş, tekrarı daha azaltan bir süreç. Küçük firmalarda ise, iş yapılırken, zırt pırt müdahale edilen, kısmen değişen bir süre.

Herhangi bir yemek yaptığınızı hayal edin. İnternetten tarife baktınız, yaptınız ve tadı düşündüğünüz gibi değil. Tekrar üzerinde durup, sorup soruşturup bir sonraki sefere tadı yakalamaya çalışıyorsunuz. Bu şekilde yapınca elbette zaman kaybı fazla.

Diğer bir yöntem ise siz yaparken, işi bilen kişinin sürekli müdahalesi oluyor. Bu da yaparken aldığınız zevki kaçırdığı gibi, iş üzerindeki etkinizi, dikkatinizi, hakimiyeti kaybetmenize yol açabiliyor.

Ya da uzman olduğunuz bir yemeği yapıyorsunuz, belki bu işi dünyada en iyi bilensiniz ama yemeği yiyen size akıl veriyor. Delirirsin! İşte kalite yönetimi dediğimiz şey de, bunun gibi.

Kalite kontrolü olmazsa, işin sonu felaket de olabilir. Yemek yanabilir, içeriğin bir kısmı unutulabilir, tuzu fazla kaçabilir. Bunun tekrar geri alma imkanınız yok. Özellikle yanarsa.

Kalite Yönetimininin amacı da bu gibi durumları engellemek. Önce plan. Ne yemek istiyorsunuz, nasıl pişireceksiniz, gerekli içeriklere sahip misiniz, iyi olup olmadığını nasıl anlayacaksınız gibi parametrelerin belirlenmesi.

Sonrasında kontrol geliyor. Ara ara kontrol ediyor musunuz yandı mı yanmadı mı diye, parmağınızı daldırıp pişip pişmediğine bakıyor musunuz, içine saç kaçmış mı kaçmamış mı, mesela ellerinizi yıkadığınıza emin miyiz?

Sonrasında da kalite güvencesi. Sunumdan önceki tadımda her şey yolunda mı? Bu yemeği, başka biri yaparsa aynı sonuca erişebileceğimiz süreçler var mı, bunları not aldık mı?

Tabii tüm bunları yaparken, bir de işi yapanı kızdırmamak, bunaltmamak, canından bezdirmemek lazım. Proje yöneticisinin karşılaşacağı en büyük zorluk da bu.

Süreçleri doğru belirlerseniz, bir şeylerin kötü gittiğini işler sarpa sarmadan öğrenirsiniz. Böylece iş yapılırken, işi düzeltme şansınız olur. Aynı şekilde sürekli kontrol etmeniz gerekmez; işi yapanın önünde engel olmazsınız.

Tüm bunları yaparken elbette beklenmeyen sıkıntılar da çıkacaktır. Hayatın güzelliği de burada. Plana sadık da kalsanız, birçok şey kötü gidebilir. Biri hastalanır, trafoya kedi girer, kimisi tepki gösterir, güvendiğiniz dağlara karlar yağar, fırın bozulur, elektrik kesilir, gaz biter… olur da olur. Hiçbir şey olmasa da, bir şeyler mutlaka olur. Bu sebeple, ne kadar amacımız mükemmeliyeti yakalamak olsa da, mükemmel diye bir şey olmadığını da hatırlamak gerekir. Önemli olan sürekli gelişim.

Ne kadar standartlaşırsa süreçler, kalite de o kadar artar. Kalite ne kadar artarsa, iş de o kadar sıkıcılaşır. Çok da şaapmamak lazım.

,

Comments

Leave a comment