Bu aralar çok rastlıyorum bu soruya. En son, ekşisözlük’te tekrar rastlayınca merak edip baktım, neler yazılmış diye. Tam bir komedi.
Kimisi başarılı insanların hepsi zeki derken, kimisi başarısızlığını zekilik ile rasyonelize ediyor. Her zaman olduğu gibi %50-%50 bölünmüşler.
Konunun üzerinde biraz düşününce, önce kendime şu soruyu sordum. Başarı nedir?
TDK’ya göre üstesinden gelinen iş. Cambridge sözlüğüne göre, istenilen ve üzerinde çalışınılan işten olumlu sonuç olmak. Duden’a göre ise bir efor sonrası edinilen pozitif sonuç. İstenilen sonuç. Real Academia Espanola’ya göre ise mutlu eden sonuç. Ufak farklılıklar olsa da, aşağı yukarı aynı. Uğraşıp, çabalayıp, istenilen sonuca ulaştığımızda, buna başarı diyebiliriz.
Öyleyse, aslında günlük hayatımız başarılılarla dolu. Hayatta kalmak bile büyük bir başarı. Aile kurmak, eğitimi tamamlamak, işe girmek, işten çıkmak, iş değiştirmek, yeni şeyler öğrenmek, istenilen fiziksel görünüme sahip olmak, oyunda istenilen aşamaya gelmek, bunların hepsi aslında başarı.
Peki, bizi başarısız olduğumuza inandıran şey ne?
- Toplumsal kabuller ve basın
- Kıyas
Biraz da tüketim kültürünün hakimiyeti, tüketim materyallerinin artışı ile kendimize yaptığımız baskı da artıyor. Bunun sonuncunda, hem daha çok tüketip, hem de daha çok mutsuz oluyoruz. İzlediğimiz reklamlar, filmler, diziler, okuduğumuz dergiler, iş hayatımız… Her şey bize sürekli ‘daha fazla daha fazla’ diyor. Tükettiğimiz içerikler, daima tek bir imaj oluşturuyor. Örneğin, televizyonda, neredeyse hiçbir zaman akneli, sivilceli insanlar(ana karakterler) göremezsiniz. Farklı sebeplerle kilo almış ve verememiş, yaşlı, saçları dökülmüş ana karakter görmek de zor. Genelde yaşlanana, ona göre farklı bir rol veriliyor. Ya da içine kapanık başarılı profiller de görmüyorsunuz. Sessiz ama akılcı bir politikacı prim yapmıyor. Ezik olarak görülüyor. Politikacı dediğin bağırıp, çağırmalı, ağırlığını ortaya koymalı, kendini ön plana çıkarmalı vs. Başarılı iş kadını profilleri daha yeni yeni gündemimize giriyor. Öncesinde kadının yapabileceği işler belliydi mesela. Kaldı ki, şimdi de bundan rahatsız olan, bunu anormal bulan insanlar var. Tüm bunlar, ne yazık ki, bir süre sonra olması gereken, ‘normal olan’a dönüşüyor.
Devamında da, kıyas devreye giriyor. Geçmişini, yaşanmışlıklarını, arka planını, altyapısını bilmediğimiz kişilerle kendimizi kıyaslayıp, başarısız oluyoruz. Daha sonra da, başarılı olmak için kendimiz değil, onlar gibi olmaya çalışıyoruz. Bu da, bizi daha çok strese sokup, mutsuz ediyor. Aslında oldukça tehlikeli bir durum. Örneğin, ergenlik çağındaki gençlerde, bu işin sonu intihara kadar gidebiliyor. Kimisi de, özgüvenini tamamen kaybederek, sefilliği kimlik ediniyor.
Hep en iyi olmamız aşılanıyor. Sınavlarda en iyi, seçimlerimizde en iyi, her şeyde en iyi. Bir kişi hem müzikte, hem sanatta, hem bilimde, hem iletişimde, hem sporda… yaptığı her şeyde iyi olabilir mi? Hayır. Fakat bakış açımız buna evriliyor.
Peki herkes en iyi olabilir mi? Hayır. Sadece 1 kişi olabilir. Şans, çalışma, genetil faktörler, sosyokültürel altyapı, ekonomik altyapı, zaman, karakter, fırsat eşitsizliği gibi bir sürü faktör var.
En iyi olmak zorunda mıyız? Buna yaklaşımım şu: Bir şeyi kendim için mi yapıyorum yoksa çevremden etkilendiğim için mi? Birincisiyse, durumdan memnun muyum? Cevap evet ise, zaten gerisini düşünmenin anlamı yok. Hayır ise, yapmam gereken; o şeyin üzerinde daha çok çalışmak. Eğer ikincisiyse, zaten yanlış yoldayım.
İşin bir de politik tarafı var bence. Başarı denilince aklımıza siyasiler ve iş adamları geliyor. ( Tüketim materyalleri futbolcu, manken, oyunculardan sonra) Bu bir tesadüf değil çünkü istesek de, istemesek de siyasileri görüyoruz, hayatımızı etkiliyorlar.
Aslında politikacılara, şirket yöneticilerine tek tek baktığınızda, hiçbiri yaptıkları işlerin, okudukları okulların en iyisi değiller. Belki aldığımız eğitimin ve eğitim sisteminin sonucu olarak yönetenleri ya da üstlerimizi anında başarılı gibi algılıyoruz ama onları yönetici yapan şeyin iyi ve başarılı olmak olmadığı ortada. Bu algı biraz da, kültürel bakış açımızla ve öğrenimlerimizle ilgili.
Zeki insanlar neden başarılı olamıyor?
Başarıyı en ana akım haliyle tanımlarsak, zeki insanların başarılı olmamasının sebebi açık aslında. Kendileriyle barışık olmaları, yaptıkları işlerde kişisel başarılaryla memnun olmaları, başarıyı ana akımdaki haliyle algılamamaları, yaptıkları işleri görünmek için yapmamaları olabilir. Öte yandan, bir şekilde populerleştiklerinde, bunu şova dönüştürmedikleri için de zeki ve başarılı insanları görmezden geliyor olabiliriz. Örneğin, ülkesinde başarılı bir bilim adamını, o işin içinde olmadan bilmeniz genelde mümkün değil ya da Nobel’e aday olan ya da o adayla birlikte çalışan birine başarısız diyemezsiniz. Bu kişilerin de, kendi kendini başarılı olarak tanımlamadıklarına, çünkü böyle bir tanıma ihtiyaç duymadıklarına eminim.
Kısacası, başarı daha çok kendimizle ilgili bir olgu. Yarış daha çok kendimizle olan bir yarış.

Leave a comment