Son zamanlarda çok kişiden duyduğum bir soru: Almanya’da nasıl iş bulurum? Bu soruya beraber aklıma gelen birkaç soruyu daha cevaplamaya çalışacağım ama mühendisler açısından. Diğerleri için bazı detaylar farklı olabilir.
Almanya’ya gelmek kolay mı?
Şu an için evet. Kalifiye iş gücü açığı nedeniyle, Almanya şu an başvurulara açık ve birçok ilan var. İlanlara bakmak için Linkedin(bence Premium), Xing, Stepstone gibi platformları kullanabileceğiniz gibi devletin sitesine de bakabilirsiniz. https://www.make-it-in-germany.com/de/ mesela.
Öğrenci olarak gelmek isterseniz, https://www.daad.de/de/ sitesine göz atabilir ya da Türkiye’deki Daad ofisinden ücretsiz danışmanlık alabilirsiniz. (en azından bilgi)ç Öğrencilerle ilgili başka bilgi vermeyeceğim. İsterseniz yoruma yazın, bakarım.
Almanya’ya gelinir mi?
Amacınız sadece kendinizi Türkiye’den dışarı atmaksa bence gelinmez. Belki akrabalarınız, arkadaşlarınız vardır. Adaptasyon sıkıntısı çekmezsiniz vs. o durumda düşünülebilir ama bence Almanya’ya kadar bir sürü ülke var düşünülebilecek. Bunu söyleme sebebim de, hayat standardının dışında sosyal ortam.
Türkiye ortamından uzak durmak istiyorsanız mesela, Almanya en yanlış yer.
İyi arabam olsun, evim olsun, cebimde param olsun, havuz başı partileri yaparım diyorsanız Almanya yine yanlış. Daha kapitalist yerlere gitmeye çalışın.
Yok, kafam rahat olsun, ortalama olarak iyi yaşayayım, parada pulda gözüm yok, işime gider gelirim bir yandan da sosyal alternatiflerim olsun diyorsanız. Almanya’ya gelinir.
Almanya dinamikleri genelde Türkiye’den çok farklı uzun uzun anlatmak istemiyorum ama gelmeden önce düşünmeniz ve anlamanız gereken kavramlar: ‘Sosyal Market’, ‘demokrasi’, ‘ifade özgürlüğü’, ‘hukuk üstünlüğü’ vs.
Almanya’da her yere gelinir mi?
Benim tecrübem şu. Eğer aile değilseniz, eşinizle gelmiyorsanız, yaşınız 30’un altındaysa, kesinlikle 500bin nüfus altında herhangi bir Alman şehrine gitmeyin. Ufkum açılmasın, küçük arkadaş ortamında mutlu olurum, şehirde çok da hareket olmasına gerek yok vs. kafasındaysanız, istediğiniz yere gidin ama gitmeden önce iyi araştırın şehrin kimliğini. Irkçılık olabilecek yerlere düşmeyin.
Almanya’da her şey mükemmel mi?
Değil. Almanlar sandığınız kadar dakik değil ama dakik gibi yaşıyor. Sandığınız kadar rasyonel değil, tam tersine garip bir duygusallıkları var ama duyguları ifade etme konusunda garipler. Ülkede birçok şey yanlış olabiliyor, idealize ettiğiniz mükemmelliyetçilik yok. Bu konuya dair gerisi tamamen tecrübenize bağlı ama birçok şeyde hayal kırıklığına uğrayacak ya da şaşıracaksınız ama yine de sizi daha monoton bir hayat bekliyor. Ya da tam tersine daha hareketli bir hayat.Almanların en büyük özelliği ya %0 ya da %120.
10 yıl Almanya’da yaşayan biri olarak önerlerin var mı?
Tekrar Almanya’ya başvuru yapacakk durumda olsam, gelmeden B1 düzeyinde Almanca almaya çalışırdım. Çünkü Almanca hayatınızı oldukça kolaylaştırıyor. Çoğu zaman gerekli olmasa bile, Almanca’yı az çok anlamak ve konuşabilecek durumda olmanız, birçok şeyi de kendi kendinize halletmenize yardımcı olacak. Entegrasyonunuzu hızlandıracaktır.
Diğer önerim de şu olur, yüksek lisans vs. düşünmüyorsanız, Türkiye’deki işinizde en az 3-5 yıl tecrübe ederek gelin. Bu da, normalde yaşayacağınız birçok sorunu çözecektir. İş bulmanızı da, kolaylaştıracaktır.
Almanya’da iş nasıl bulunur, aşamalar nasıl?
Bu kısmı işe aldığımız çeşitli ülkelerden gelen arkadaşların anlattıklarına, şirket tarafından da, kendi yaklaşımımıza göre yazıyorum. Gelenler arasında Türk de var.
Başvuru yaptınız, kabul edildiniz ve kontratı imzaladınız. Ne yapmalısınız?
Gerekli dökümanları hemen konsoloslukla bağlantı kurup gönderiyorsunuz ve süreciniz başlıyor. Daha sonra dökümanların kontrolü için randevu veriliyor. O randevudan sonra da işlemleriniz onaylanıyor ve vizenizi genelde posta ile alıyorsunuz.
Bu süreç ülkeye göre değişiklik gösterebiliyor aynı zamanda politik duruma göre. Genelde 1–2 ayı bulabiliyor. Bazı şirketler ise, ekspress vize ile süreci hızlandırabiliyor. Bu durumda iş vereniniz sizi yönlendirir ama yine 1 aya yakın bir süre alabilir. Bu durumda süreci uzatan şey genelde iş verenin iş yoğunluğu ve Almanya’daki tatiller oluyor.
Önerilen maaş yeterli mi?
Bu sorunun cevabı elbette mümkün değil ama maaşlar ve maaş aralıkları eyaletten eyalete değişiyor. Giderlerinizin önemli bir kısmı kira. Spor etkinlikleri, market fiyatları genelde aşağı yukarı her yerde aynı. Restoran, bar, cafe fiyatları da yine bulunduğunuz yere göre değişiklik gösteriyor.
Büyük şehirlerde merkezde ev bulmak zor ve pahalı genelde.
Örnek vermek gerekirse, Münih’te merkezi bir konumda evin kirası 2binlere kadar çıkabilirken; Dresden’de 700–800 çok iyi bir yerde oturmak mümkün.
Hayat standardı olarak da, yıllı brüt 15–20 bin daha fazlasıyla Münih’te benzer standardı yakalayabilirsiniz. Doğal olarak önerilen maaşlarda 10–20 bin euroluk farklar olunca, hayat standardını, o şehirdeki yaşam masraflarını da iyi değerlendirin.
https://n26.com/de-de/blog/lebenshaltungskosten-deutschland
Bu bilgiyi almak için yapay zeka kullanmanızı öneririm. Google Bard, Microsoft Bing güzel alternatifler. ChatGPT’nin aksine güncel bilgiler.
Vizeyi aldınız şimdi ne yapmalı?
Öncelikle iki türlü şansınız var. Birisi çalışma izni diğeri ise mavi kart.
Mavi kart almak için, mühendis olarak yıllık brüt 45.300€ dan fazla kazanmanız gerekiyor. Mavi kartın avantajı, 21 ay sonra sınırsız oturuma başvurabilecek olmanız. Normal çalışma izninde bu söz konusu değil. Ancak Almanya’da yüksek lisans bitirdiyseniz 24 ay sonra bu hakka sahip oluyorsunuz.
Vizenizi aldıktan sonra, yapmanız gereken şey elbette Almanya’ya gelmek.
Kalacak yer nasıl bulacağım?
Şirketiniz ayarlamıyorsa, benim önerim en başta geçici bir yer bulmak. Bunun için hostellerle anlaşabilirsiniz ya da paylaşımlı eve sıcak bakıyorsanız, wg-gesucht sitesinden ilanlara göz atabilirsiniz. Burada bazen geçici, tek kişilik yerler de oluyor. Bunların dışında, ebay kleineanzeigen, immowelt, immoscout24, Dresden için Vonovia, immobilienscout24, immonet diğer populer siteler. Ayrıca facebook internetional grupları, yerel emlakçıların siteleri de oldukça kullanışlı. Sadece yerel emlakçılar için genelde Almanca iletişim kurmak gerekiyor.
Uzaktan ev bulamama ihtimaliniz yüksek.
Büyük şehirlerde ev bulmak zor. Nüfus arttıkça rekabet de artıyor. Kimi evlere randevu alıp gittiğinizde 30 kişiyle beraber o eve bakabiliyorsunuz. Ev sahibini etkilemek için doktora tezinize kadar göstermeniz gerekiyor ya da başvuru mektubu yazmanız vs. Dresden için konuşursam, öyle bir şey yok. Ev bulmak kolay.
Bazen de ev sahipleri yabancıya vermek istemeyebiliyor ya da dini isimlerle karşılaştıklarında anında eleyebiliyorlar. Bunlara da hazırlıklı olmakta fayda var, hayal kırıklığı yaşamamak için.
Ev bulduğunuzda, kira sözleşmenizi mutlaka okuyun. Deposito çakallığı genelde olmuyor ama deposito şartlarını da, aynı şekilde sorun ve öğrenin.
Ev buldum, yerleştim, işe de başladım şimdi ne yapmalıyım?
Almanya’ya ilk geldiğinizde birkaç önemli şey var. Adres, banka hesabı, adres kaydı ve sağlık sigortası.
Bunlar genelde birbirine bağlı. Şehre ilk geldiğinizde 2 hafta içinde adres kaydı yaptırmanız gerekiyor. Elbette randevu ve bekleme süresi yüzünden daha uzun sürebilir. Adres kaydı için pasaport, kayıt formu ve wohnortbestitıgung gerekiyor. (yani orada oturduğunuza dair onay belgesi) Onay belgesini ev sahibi veriyor ya da yanında oturduğunuz kimse o. Ancak belli metrekarede kalacak insan sayısı sınırlı. Arkadaşınızın yanında 1 odalı bir evde adres kaydı yapmanız mümkün değil.
- Pasaporta özel bir parantez. Vatandaş olana kadar pasaport resmi işlemlerdeki kimliğiniz. Pasaport olmadan, oturum kartı gösterseniz bile kimlik olarak kabul edilmiyor.
Banka hesabı için de, genelde adres gerekiyor çünkü Almanya’da her şey adrese dayalı ve posta yoluyla yürüyor. Işınlanmayı bulsalar, posta göndermek için kullanırlar.
Banka hesabı için adres kaydı, pasaport, oturum izni gerekiyor. Yani önce ev ve kaydı halletmek gerek. Ev için de, yine kimlik/pasaport, maaş bordrosu/ iş sözleşmesi gerekiyor.
Bunları hallettikten sonra geriye zorunlu sağlık sigortası kalıyor. İki tipi var. Özel ve devlet. Devlet olanı iş veren karşılıyor. Genelde birçok şey için yeterli. Yetmeyen noktalar için de, ayrı paketleri sizin de katkı sağlayacağınız paketleri mevcut.
Sağlık sigortası zorunlu olduğu için, Gelince kesinlikle yaptırmanız gerekiyor. Aksi halde ilerleyen aylarda geriye dönük kabarık bir fatura ile karşılaşmanız mümkün.
Geriye tek bir şey kaldı oturum kartı
Genelde yapılan en büyük hata oturum kartı için vizenin bitmesini beklemek. Mantıklı olan ise gelir gelmez irtibata geçip, gerekli bilgileri edinmek ve mümkünse başvuru yapmak.
Oturum kartınızda, adresiniz, boyunuz, göz renginiz, oturum durumunuz, pasaport numaranız falan yazıyor ama resmi işlemler için kimlik olarak sayılmıyor. Pasaportunuz yanınızda olmalı. Günlük yaşamınızda ise yanınızda pasaport taşımanıza gerek yok eğer bu karta sahipseniz.
Başvuru için gecikmeyin. Zaten size verilen vize her ne kadar çalışma süresini içerse de, geçici bir döküman aslında. Çoğu zamanda birkaç aylığına veriliyor.
Emin değilim ama orada yazana bağlı olarak deneme süresi bitimine kadar başvuru yapılamayabiliyor bazen. Ona dikkat edin.
Deneme Süresi ve ilk aylar
Almanya’da deneme süresi 6 ay. Bu süre içinde iş veren sizi hiçbir neden bildirmeden çıkarabilir. Elbette bu ilk istekleri olmuyor. Genelde sabırlar bekliyorlar.
Burada birkaç öneride bulunacağım. İşe ilk girdiğinizde, şirkete ve tecrübenize bağlı olarak kimi zaman direk işe balıklama dalarken, kimi zaman da aylarca sadece döküman okuyor olabiliyorsunuz. Bu durum gayet normal. Burada önemli olan şey şirket kültürüne uyum sağlamanız.
Genelde Almanlar, size şunu yap bunun yap diye anlatmazlar. Sizin kendinize iş uydurmanız, çevrenizde olan bitenden haberdar olmanız ve bir yerlerinden tutma isteği göstermeniz gerekiyor. Bunu yapmadığınızda kimse size müdehale etmez. Uyum sağlamadın, çalışmıyorsun ya da alakasız şeyler yapıyorsun demezler ama deneme süresi bitince bunları söyleyip; siz her şey güzel gidiyor zannederken bir anda hadi Tschau/Tschüss (çav) diyebilirler.
Benim önerim işe girince kendi ihtiyaçlarınızı düşünmeniz ve süpervisorunuzdan düzenli feedback almanız. Ben genelde ilk 2 ay her hafta cuma günü, daha sonra da ayda 1 kere böyle bir konuşma talep ediyorum. Böylece sürecin nasıl gittiğinden emin olabilirsiniz. Aynı zamanda kendi açınızdan olumsuz olan şeyleri de söyleyebilirsiniz. Deneme süresinin amacı sadece iş verenin sizi değerlendirmesi değil, aynı zamanda sizin de doğru ortamı bulup bulmadığınızı anlamanız.
Son olarak ekleyeceğim şey de şu: Türkiye’deki ortalama bir tempo Almanya’da yüksek tempo. Yani ortalama olarak işinizi doğru yaptığınzda, burada mücadelenin de azlığından dolayı, zaten gayet başarılı gözüküyor ve oluyorsunuz. Bunun dışında Almanlar ekstra sorumluluk almayı sevmiyor genelde. Terfi aldığınızda kıskanç bakışlar yerine, daha acıyan bakışlar görürsünüz. İyi bari o pozisyon boşaldı, sorumluluğum artmadı diye bakarlar. Elbette herkes böyle değil ama genel mantık böyle. En azından şimdiye kadar çalıştığım 4–5 yerde böyleydi. Benzer şekilde birine borçlu olmayı da sevmezler. O nedenle de size iş kitleme gibi bir şey genelde olmaz.
Küçük ve büyük şirketler
Türkiye’den tecrübe ile geldiğinizde büyük şirketlere girmek daha kolay. Onun dışında Türkiye’nin aksine, büyük şirketlere direk girmek tez yazmak, iyi referans, üstün başarı dışında kolay değil.
Büyük şirketlerde kurumsallığın tadına vardığınız gibi monotonluğun da tadını alıyorsunuz. Her şey genelde oturmuş, bozuk da olsa işliyor ve değişime kapalı. Evet, Almanların diğer bir özelliği de, değişime açık olmamaları. Her şeyiyle emin olmadan değişmeleri zor. Direnmeyi seviyorlar. Bazen nasıl bu kadar geliştiklerine insan hayret ediyor.
Küçük şirketler de benzer. Start-uplar bile daha az risk alıp, sırtını sağlama almaya çalışıyor. Hareketlilik az. Berlin hariç.
Büyük şirketlerde avantaj elbette kurumsallık, şirketin parasının olması ve her iş için bir departman olması. Küçük firmalarda ise daha farklı işler, az monotonluk ve mevki olarak daha hızlı yükselme ihtimaliniz. Bu son ihtimal önemli çünkü o mevkiyi nerede aldığınız önemli değil, aldıktan sonra o etiketinizle büyük firmalarda da, kendinize yer bulmanız kolay.
Başka bilmemiz gereken bir şey var mı?
Sanırsam yok. Belki şunları ekleyebilirim. Burada özel hayatınız gerçekten özel. Hasta olup gitmediğinizde, çocuğunuz hasta olduğunda işiniz çok acil ve kritik değilse hiçbir problem değil. Tatildeyseniz, maillere bakmanızı kimse beklemiyor. Herkes için iş dışındaki hayat daha önemli, o nedenle iş-yaşam dengesi oldukça iyi. Hatalarınız için günah keçisi aramıyor kimse. O konuda genelde daha yapıcılar. Tek belirsizlik genelde işin kendisinden çok sizin nasıl o sorumluluğu aacağınız çünkü bunu kimse size söylemiyor.
Esnek çalışma saatleri gerçekten esnek.
Bir de son olarak, iş tanımızın dışına çıkmanız mümkün işe başladığınızda. Size söylenenin dışında işlerle kendinizi bulabilirsiniz. Özellikle küçük şirketlerde. O yüzden görüşme yaparken, şirket kültürünü, sizden bekleneni iyi anlamaya çalışın. İşe başladıktan sonra da, böyle bir durumda konuşmaktan çekinmeyin.
Atladığım bir şey yok diye düşünüyorum ama sorularınız olursa, mutlaka yorumlara yazın. Alm

Leave a comment