100 Yıl: Türkiye Cumhuriyeti

kutlamak

1. -i Mutlu bir olaya sevinildiğini söz, yazı veya armağanla anlatmak; kutlulamak, tebrik etmek.

2. -i Önemli bir olayın gerçekleşmesinin yıl dönümü dolayısıyla tören yapmak; tesit etmek


Cumhuriyetin İlanı, Temel Değerleri ve Anlamı

Tam yüz yıl önce, Osmanlı Devleti’nin çöküşüyle, Osmanlı Devleti’nin hatalarının da bedelini ödeyerek kuruldu cumhuriyet.

Cumhuriyetin ana değerleri; demokrasi, laiklik ve hukuktu. Atatürk’ün düşüncesi dini sömüren, halkını ahil bırakan, saraylarda aleminden vazgeçmeyen, otoriter bir devletin ve o devletin bıraktığı geri kafalı toplumun yerine; evrensel değerleri benimseyen, modern, açık görüşlü bir toplum yaratmaktı. Devletin sisteminden, ekonomisine, eğitime, hukuksa haklara kadar köklü bir değişim gerçekleştirdi. Türkiye, bu süre zarfında otokrasiden demokrasiye geçişi iliklerine kadar hissetti. Her ikisini de beraber yaşadı. Laiklik, demokrasi ve hukuk temel değer olarak kaldı.

Kurucu parti CHP’nin programında da, altı temel ilkenin altı çizildi:

Cumhuriyetçilik: Demokratik bir hükümet sağlayan cumhuriyetin yaratılması ve bağlı kalınması. Halkın kendi kendini yönetmesi ve saray hegomanyasından kurtarılması.

Milliyetçilik: Türk ulusal kimliğinin oluşturulması ve yüceltilmesi. Yabancı kökenli kelimelerin azaltılması ve Türk kültürünün, geçmişinin sahiplenilmesi

Halkçılık: Hükümetin ayrıcalıklı seçkinlerinin kendi çıkarlarını değil, halkın çıkarlarını ön plana koyması

Devletçilik: Devletin ekonomik kalkınma ve modernleşmenin desteklenmesi yolunda aktif rol oynaması.

Laiklik: Din sömürüsünün engellenmesi. Devlet işlerine, dinin bulaştırılmaması.

İnkılapçılık(devrimcilik): Diğer beş ilkeyle bağlantılı olarak siyasi, sosyal ve ekonomik sistemin radikal bir şekilde değiştirilmesi ve geliştirilmesi.

Bu ilkelerin yanı sıra, bağımsızlık ve bütünlüğün korunması, bölünmezlik de diğer değerler. Bu tüm değerlerin amacı ise cumhuriyetin ve halkın; demokrasiye, laikliğe ve ekonomik refaha bağlılığını artırmak, Türk ulusal kimliği ile birlik duygusunu güçlendirmek.


Geçmişte Yaşananlar

Uygulama ise elbette düşünüldüğü gibi mükemmel olmadı. Bugüne kadar geçen süreçte:

  • Ermeni olayları
  • Dersim olayları
  • 6–7 Eylül olayları
  • 1960, 1971, 1980, 1997 askeri darbeleri, 28 Şubat süreci, e-muhtıra, darbe girişimi
  • Sivas Katliamı
  • Suikastler, suikast girişimleri
  • Yayın evi baskını, patlayan bombalar, Kürt meselesi, terör saldırıları, baskınlar
  • Sınırların her birinde yaşanan kaos ve savaş
  • Kıbrıs Harekati ve sonrasında gelen ambargo
  • Gezi Parkı Gösterileri
  • Göç

gibi birçok olay yaşandı. Bir şekilde ayakta kaldı cumhuriyet.


Son Çeyrek

Gelelim son çeyreğe…

Depremler, ekonomik krizler, bombalar, politik değişim…

1999 depreminin de, tuz biber olduğu bir sürecin sonunda muhafazakar demokrat bir parti olarak geldi Ak Parti. Türkiye Cumhuriyeti’nde birçok şeyi değiştirdi.

  • 2002 RTÜK kanunu ile hükümet medyayı regule etme yetkisini aldı.
  • 2003 Terörle Mücadele Kanunu. Adı gayet net ve iyi niyetli olsa da, bu kanun birçok aktiviste ve sivile karşı kullanıldı.
  • 2005 Yüksek Askeri Şuura Kanunu. Askeri terfi ve atamalarda, hükümetin daha etkili olmasını sağladı. Yüksek rütbelere, ‘sadık’ generaller getirildi.
  • 2006 İnternet Düzenlemesi ile ilgili kanun. Hükümetin, online aktiviteleri izleme ve websitelerini kapatmasını kolaştırdı.
  • 2010 Yargı reformları yasası. Hakim ve savcı atamalarında hükümetin yetkileri arttı.
  • 2014 MIT düzenlemesi. MIT’in yetkileri artırıldı. Vatandaşları izleme, takibe alma kapasitesi artırıldı.
  • 2016 veri gizliliği ve güvenliği yasası. Hükümet, bu yasayı kişisel verileri daha iyi izlemek, fişlemek için kullandı.
  • 2018 YÖK yasası. Hükümetin, üniversiteler üzerindeki gücü ve yaptırımları arttı. Üniversiteler otonom özelliğini daha çok kaybetti. Önemli pozisyonlara ‘sadık’ akademisyenler getirildi, diğerleri ise uzaklaştırıldı.
  • 2018 Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi: Cumhurbaşkanlığının etki ve yetki alanı artırılarak, tek güce dönüşmesi sağlandı.
  • Bunların dışında diyanet yasası, azınlık haklarının düzenleyen yasalar, yabancıların mülkiyet alımını düzenleyen yasalar, vatandaşlık hakları, Kamu Yararı Amaçlı Taşınmaz Malın Kamulaştırılması Kanunu, çıkarılan aflar, torba yasalar gibi yasalar hem gücün toplanması hem de güçten bireysel fayda sağlama anlamında büyük etkiler yaptı. Bugün gelinen noktanın basamakları oldu.

Kuruluş ilkelerinin aksine güç tek elde toplandı. Başkanlık sistemine geçildi, başkanın yetkileri artırıldı. Sonuç olarak itfaiye gibi en küçük birimler bile ‘talimat’ almadan iş yapamaz oldu. Kurumların içi boşaldı. Her kurum kendi otoriter liderlerini yarattı.

Yasama-Yürütme- Yargı diye bir şey kalmadı. Hükümetin ve adalet sisteminin birçok bilimi etkisizleştirildi ya da önemli pozisyonlara ‘sadık’ kişiler getirildi ama cumhuriyete sadık değil.

Düşünce ve ifade özgürlüğü ağır bir yara aldı. Gazetelere operasyonlar çekildi, işten çıkarılanlar, susturulanlar, hapse atlanlar, hain ilan edilenler…

Hapse atılan, susturulan, cezalandırılan sadece gazeteciler değil, muhalif politikacılar, sosyal medyada eleştiri yapan çocuklar, özgür medya platformları, sendikalar da; susturulmadan nasibini aldı.

Uluslararası arenada da, etkinliğini birçok konuda kaybeden Türkiye, yüzünü batıdan doğuya çevirdi. Dünyanın otoriter liderleriyle, diktatörlük ülkeleriyle beraber anılır oldu. Uluslararası saygınlık hiç olmadığı kadar azaldı.

Ak Parti yandaşlarına göre; ülke güçlendi ve zenginleşti. Ekonomik çalkantılara rağmen; birçok altyapı projesi yapıldı, uluslararası önemli bir aktöre dönüştü. Basitçe ölçülebilen endekslere rağmen bu konuda bile %50-%50 bölünebiliyor ülke.

Bunlara ek olarak;

  • Polisin aşırı güç kullanımı
  • Yolsuzluk skandalları
  • Orantısız zenginleşen hükümet elitleri
  • Yok olan muhalefet
  • Yasadışı göç merkezine dönüşen topraklar
  • Kaybedilen topraklar
  • Enflasyon ve kurdaki olağan dışı değişim
  • Nato’yla kötüleşen ilişkiler
  • Arapların şımarıklık cenneti olan yerler
  • Kadına şiddet, çocuklara şiddet, hayvanlara şiddet gibi sorunlar
  • İstanbul sözleşmesinin terk edilmesi
  • Ergenekon ve balyoz davaları
  • Kapatılan askeri okullar
  • Artan ve sesleri her gün sesleri daha çok çıkan şeyhler, dini önderler ve tarikatlar
  • Artan ırkçı söylemler ve nefret
  • Politik fanatizm
  • Bireysel silahlanmadaki artış
  • Yurtdışına beyin göçü
  • Yasaklanan konserler, sanat etkinlikleri

gibi birçok sonucu da yaşıyor Türkiye.


Veriler

Biraz da verilere bakalım:

Eğitim endeksi:

  • 2023 yılında 75.sırada
  • 1990 yılında 69.

İnsan Hakları endeksi:

  • 2023 yılında 149.
  • 1990 yılında 90.

Demokrasi endeksi:

  • 2023 yılında 113
  • 1990 yılında 49.

Özgürlük

  • 2023 yılında 108.
  • 1990 yılında 55.

İfade Özgürlüğü:

  • 2023 yılında 149.
  • 1990 yılında 90.

Basın özgürlüğü:

  • 2023 yılında 149
  • 1990 yılında 79

Yargı Bağımsızlığı:

  • 2023 yılında 104
  • 1990 yılında 70

Enflasyon:

venezula, arjantin, lübnan, sudan sonra 5 sırada. Geçmişte de, bu tip rekorlar var. Kaydedilmiş en yüksek enflasyon 2022 yılında gerçekleşmiş. Ondan önce 1997 yılı.

Ekonomik Bağımsızlık

  • 2023 yılında 78
  • 1990 yılında 47

Kadın- Erkek Eşitliği:

  • 2023 yılında 121
  • 1990 yılında 84

Fakir ile zengin arasındaki uçurum:

  • 2023 yılında 117
  • 1990 yılında 34. sırada.

Elbette teknolojinin, dünyanın ve insanımızın gelişmesiyle iyiye giden birçok şey de oldu. Özellikle cumhuriyetin değerleri ile alakalı kötüye giden şeyleri listeledim.


Cumhuriyetin Temel Değerleri ve Bugün

Yazının en başında kutlamak ne demek diye TDK’nın tanımını koydum. Bunu koyma sebebim 100. yılda ne kutladığımızı anlamaktı. Eğer ikinci anlamda bir kutlamaysa öyle ya da böyle hale ismen var olan cumhuriyetin kuruluşu önemli bir olaydı ve kutlamaya değer.

İlk anlamda bir kutlama ise, bir şeyleri çok yanlış anlamışız demektir. Temel değerler olan demokrasi, hukuğun üstünlüğü ve laiklik konusunda sadece kendi adımıza sınıfta kalmadık. Dünyada da, en kötüler arasına girdik.

Hedeflere ulaşmak için temel alınan ekonomi ve eğitim alanında da, dünyadaki en kötü örneklerden birisi olma yolunda emin adımlarla ilerliyoruz.

Halkın kendi kendi yönetmesi işi ise tersine dönmüş durumda. Halk kendini yönetmek istemiyor. Kendini yönetmek isteyen, demokrasi heveslisi kesim ise kurtarıcı bekliyor. Yani aslında onların da, kendini yönetmeye pek hevesi yok. Cumhuriyetin başından bu yana da, kendini yönetme işi başarılı olabilmiş değil. İnsanlar tek adamların peşinden gitmeye, ideolojilere boğulmaya, kahramanlar yaratmaya, var olan kahramanlarını tabulaştırmaya eğimli. Kimisinin kahramanı 100 yıllık kimisininki 1000 ama davranış aynı. Bu biraz da, eğitimdeki başarısızlığın da bir sonucu. Eğitim olmayınca zeka gelişmiyor. Zeka gelişmeyince de, bireyler kendi kararlarını veremiyor, birey olamıyorlar.

Ülkenin bölünmezliği de tehlike altında. Kaybedilen topraklar olduğu gibi, ülke temelde %50-%50 bölünmüş kafa olarak. Onlarda kendi içlerinde binlerce parçaya.

Modernlik, çağdaşlık ise ayaklar altında. Zaten tamamen yanlış anlaşılmış kavramlar.

Kurucu değerlere göz atalım:

Cumhuriyetçilik: Demokrasi ve haklın kendini yönetmesi sadece kağıt üzerinde. Cumhuriyet değerleri, kurumları temelden sarsılmış ya da yok edilmiş. Değişen sistemle, cumhuriyet sadece kağıt üzerinde kalmış durumda.

Milliyetçilik: Türk ulusal kimliği diye bir şey söz konusu değil. Çıkara göre kimi zaman ırkçılık kimi zaman kendini dünyadan soyutlama kimi zaman da politik manipulasyon aracına dönüşmüş bir kavram Türklük. Kültür ise tamamen yozlaşmış, araplaşmış ve dünyadan uzaklaşmış.

Halkçılık: Hükümetin ayrıcalıkları seçkinleri malına mal katarken, halk giderek fakirleşiyor. Cahilleşiyor. Zengin — fakir arası makas, hükümet politikaları ile giderek açılıyor.

Devletçilik: Yukarıda da verilen örnekler gibi, devlet ekonomik kalkınma ve refah adımları atmıyor. Zaten devlet diye bir şey kalmadı. Başkan ve adamları devleti temsil ediyor, devlet kimliğini benimsiyor. Refah azalırken, sorunlar artıyor. En temel ihtiyaçlar (barınma, beslenme, güvenlik, sağlık) lükse dönüşüyor.

Laiklik: Din, devletin her alanına nüfus ediyor. Tarikatlar her köşe başını tutmuş durumda. Din sömürücüleri devlet desteği alıyor, diyanet propaganda ve siyaset kurumu olarak çalışıyor.

İnkılapçılık(devrimcilik): Diğer 5 ilkeyle bağlantılı olarak, tersine bir devrim yapılıyor.


Cumhuriyetin 100. yılı kutlu olsun!

Tüm olan biteni, süreci, gelinen noktayı düşününce tam olarak neyi kutladığımızı anlamıyorum. Günlük hayatınızda başarısızlığı kutluyor musunuz? Yoksa bu sadece başarısızlık gerçeğiyle yüzleşmek için bir avuntu mu?

Gerçekten aynı sloganları atarak, geçmişe idealize edilmiş bir özlem duyarak, hiçbir şey olmamış gibi kutlamalar yaparak bir şeylerin değiştiğine inanıyor musunuz? Yoksa bu sadece çaresizlik refleksi mi? Bir şeyler sessiz sedasız, küçük küçük önemsiz parçalar olarak değişirken; ileri görüşlü olmak yerine bu ileri görüşü sadece Atatürk’ü yüceltme amaçlı bir sıfat olarak kullandığınız için ve sonunda her şey değişip iş işten geçtikten sonra bazı şeylerin farkına vardığınız gerçeğini örtmek için bir vicdan rahatlatma eylemi mi?

Cumhuriyete dair hiçbir şeyi başaramasak ve koruyamasak da, 100.yılı kutlu olsun!

,

Comments

Leave a comment