Psikolojik Manipulasyon: Özgürlüğe Giden Yol

Benjamin Franklin ilk elektrik deneylerini yaparken, insanlar elektrik nasıl iletilir, nedir bilmiyordu. Mistik buluyordu. Elektriğin kullanım alanı yoktu. Yıldırım ve şimşek de bir çeşit elektrik dediğinde, yıldırımı doğa üstü bir şey zanneden kalabalık sizce ne dedi?

__ Maaann you are crazy, get the fuck out of here (yani beyefendi aklınız başında mı?)

İlk çağlarda otururak, dünyanın öbür ucuna gideceksin deseler, ne tepki gelirdi?

Peki 100 yıl önce aya gidilecek denildiğinde?

Not defteri, telefon, saat, büyüteç, pusula, otopark bileti, uçak bileti ve daha fazlasını cebinde küçük bir kutuda taşıyacaksın deseler?

Marsa araç indireceğiz deseler?

Peki her doğa olayının tanrının işi zennedilen yıllarda, atomlardan, dnadan bahsetseniz?

Zeus’un aksine suyu, güneşi, rüzgarı enerji olarak kullanacağız deseler?

Okyanusun altından kilometrelerce kablolarla dünyayı birbirine bağlayacağız deseler?

Evet, hepsi şu an normal geliyor ama kendi dönemlerinde bunu söyleseniz deli derlerdi. Yine de birileri tüm bu eleştirileri, tepkileri, anlamsız bakışları yok sayarak; onay beklemeyerek bir şeyler yaptı ve başardı.


Düşünsenize, dünya birbirine girmiş. Herkes birbirini kesiyor. Gerginlik hat safhada ve biri diyor ki, zaman bence herkes için aynı akmıyor. Ben bunu ispatlarım.

Siz ne dersiniz?

Olası cevapların çoğunu sokak röportajlarında görüyorsunuz. ‘Millet ekmek derdinde’, ‘derdini seveyim’, ‘yemeye ekmek bulamıyor, bilim yapacakmış’, ‘pis diğer dinli’, ‘yerli ve milli değil’ vs vs.

Binlerce yıl da değişse bir şey değişmiyor. İnsanlar, her türlü fikre, düşünceye, alışık olmadığı her şeye anında tepki gösteriyorlar. Birileri ise tüm bunlara kulaklarını tıkayarak, inandığı şeyi, doğru olduğunu düşündüğü şeyi yapıyor ve başarılı oluyor.

Giriş oldukça uzun oldu çünkü örnekler arasından birini seçmek istemedim. Konumuza dönersek; hayatta başarılı olmak, kendimize daha çok vakit ayırabilmek, istediklerimizi elde edebilmek ve en önemlisi kafamızın rahat olması için günlük hayatımıza adapte edebilmemiz gereken bir özellik özgür düşünebilmek ve kulaklarımızı her türlü eleştiri ve soru işaretine kapatabilmek. Bugün de bunun üzerine konuşacağız. NASIL ÖZGÜR BİR BİREY OLUNUR!

not: başarı kriteri insandan insana göre değişir. Dünyayı değiştirmeniz de gerekmiyor.


Nasıl Özgür Bir Birey Olunur?

Üretken Olun

Bir işi, acil bir sorunu hızlıca çözebilmelisiniz. Çözebildiğiniz sorunları nasıl çözdüğünüzü gözden geçirmek, çözemediğinizde neleri yanlış yaptığınızı saptamaya çalışmak ufkunuzu da açacaktır. Böylece kendi zayıf ve güçlü noktalarınızı bulabilecek, pozitif yönlerinize odaklanmanız da kolaylaşacaktır.

Yardıma Açık Olun

Sosyal ve profesyonel yardıma açık olmalısınız. Bunun anlamı yardım dilenmek ya da zayıf görünmek değil. Aksine sosyal olmak, iletişime açık olmak ve sürekli öğrenmek.

Mucize Beklemeyin

Mucizeler kameraların icadıyla son buldu. Diğer mucizeler ise, algıda seçicilik. Neden insan en zor anlarında, normalde yapamayacağı, olacağına inanmadığı şeyleri tecrübe eder? Cevap basit, çünkü kaybedecek bir şeyi kalmamıştır ve elinden gelenin en iyisini verir. Bazı şeyler de bize bağlı değildir. Şans faktörü, ya da şansı yaratma faktörünün sonucu olabilir.

Üretken olmadığınız için vicdan azabıyla kendinize işkence etmek, zorluğun üstesinden gelmek için mucize beklemek, tembelleşmek ve dikkat dağıtıcı öğelere sarılmak yerine kendinize, olayla, içinde bulunduğunuz durumla yüzleşin.

Düşünün ve Dürüstçe Yanıtlayın

Başarısız olduğunuzda ya da bir şeyler yolunda gitmediğinde ne sıklıkla kendinizi suçluyorsunuz, ne sıklıkla başkalarını suçluyorsunuz?

Özgürce karar verebiliyor musunuz, objektif bir değerlendirme yapabiliyor musunuz?

Pozitif sonuç beklediğiniz bir süreçte aktif bir rolünüz var mı?

Başarıya ulaşmak için savaşmaya hazır mısınız yoksa yarı yolda çaresizce vaz mı geçiyorsunuz?

Hatalarınızdan öğreniyor musunuz? Tüm negatif ve pozitif çıktıları ders olarak görebiliyor musunu?

Eğer cevabınız her bir soru için ever ise, bu konuda dürüstseniz; kendi problerini çözebilen, fazla strese girmeyen, özgür bir bireysiniz demektir. Yazının geri kalanı sizin için değil, hayır cevabı verenler için.


Karar verirken özgür olmayacağınızı kabul ediyor musunuz? Her zaman çevrenizden onay mı bekliyorsunuz? Daima çaresiz hissedip, yardıma ihtiyaç mı duyuyorsunuz? Desteksiz iş yapamıyor musunuz? Eğer böyleyseniz, üzerinde çalışmanız gereken çok şey var.

Aşağıdakilerden birisini seçin. Bir sorunu çözmeye çalışırken nasıl hissediyorsunuz?

A) Kendi başıma hallediyorum

B) Başkalarının yardımı ile hallediyorum

C) Halledemiyorum

Cevabınız C şıkkı ise, biraz farkındalık üzerine çalışmakta fayda var. Neden yardıma ihtiyacınız var, korkularınız neler, geçmişte başardığınız şeyleri nasıl başardınız.

Diğer bir yol tabii ki, profesyonel yardım. Bu konuda açık olun, dürüst olun, seanslarda aktif olun ve terapistinizi dinleyin.

Bunların dışında hedeflerinizi gözden geçirin, küçük hedefler koyun, sorun çözme yeteneğiniz üzerine çalışın, okuyun. Sosyal çevrenizi geliştirin, huzursuz hissettiğiniz çevrelere de girin. Kendinize karşı adil ve sevgi dolu olun. Zamanla birçok şeyin iyiye gittiğini göreceksiniz.


Özgürlük yolunda yapılabilecek diğer bir şey de çok yönlü olmak.

Yaptığınız şeyleri ve sorunlarınızı genişletmek, size yeni fikirler getirecektir. Böylece hem farklı sorunlar hem de farklı motivasyonlar elde edecek, planlama kabiliyetiniz de artacaktır.

Önemli olan ise planlarınıza sadık kalın. Bunun için çabalayın.

Sorumluluk Duygusu Üzerine Çalışın

Çocukluktan itibaren sorumluluk konusu kanayan bir yara. Hep öğretmen suçlu, sınav zor. Ya da hep bir emir oraya dokunma, bunu yapma, elini pisletme, yemek ye… Tarih kitaplarını açarsanız da; hep başkaları yüzünden kaybedilen savaşlar, güçlü lider yoluyla değişen sistemler, lider sayesinde kazanılan zaferler. Çocukluktan itibaren sorumluluk hep başkası üzerinde. Böyle yetişen bir bireyin de, hayatı boyunca bir onay ve otorite beklemesi normal.Bu durumda bağımsızlıktan söz etmek mümkün mü?

Özgür olabilmek için, bu duygunun sahiplenilmesi şart. Bu nasıl olacak? Kendimize bağımsız görevler vererek, bunları planlayarak, zaman atayarak ve nasıl gerçekleştireceğimizi düşünerek. Takım oyunları oynayarak, etkinliklere katılarak, fırsat olması durumunda gönüllü olarak, iş yerinde/okulda sorumluluk söz konusu olduğunda düşünmeden kabul ederek, ilişkimizde sorumluluk alarak ve bağlılığımızı artırarak. Böylece aktivit, sorumluluk, bağlılık duyguları ve becerileri gelişecektir. Organizasyon yeteneğiniz arttığı gibi daha özgür karar verebilecek, daha çok insiyatif alabileceksiniz.

Özgüven, gelecek, yetenekler üzerine çalışın

Kendini nasıl tanırsın serisinde de anlatmıştık. Başlangıç noktası analiz. Daha sonra elinizde olanları geliştirmek, daha sonra ise elinizde olmayanları, eksik hissettiklerinizi edinmek ve geliştirmek. Bunu kendi başınıza başaramıyorsanız, yapılacak tek şey destek almak. Bu güvendiğiniz ve sizi takip edecek biri olabilir, psikolog/danışman olabilir, ilham aldığınız bir mentor /iş arkadaşı ya da kişisel gelişim seminerleri olabilir. Önemli olan bu ihtiyacı saptamak.

Aile ve Öğretmen

Bir öneri de aile ve öğretmenlere. Liderlik ve sahip olma egosu, otorite duygusu tatmin edici olabilir ama özgür bireyler yetiştirmek istiyorsanız kontrol ve eleştiri seviyesini düşürmelisiniz. Gençlere destek olmalı ve güvenmelisiniz ki, yeteneklerini ortaya çıkarabilsinler.

Özellikle ergenlikte yaşanan sorunlar ve daha sonra karşılaşılabilecek sorunlar karşısında gençler cesaretlendirilmeli ve sorunlarını özgürce çözebilmeleri sağlanmalıdır.

Yanlış kararlar işin ta kendisi. Hepimiz yanlış kararlar verdik ve sonuçlarına katlandık. O nedenle yanlış karar vermekten çekinilmemeli. Sonuçta herkes kendi gerçeklerine göre en doğru kararı veriyor ya da eninde sonunda bunu vermeyi öğreniyor. Aşılanması gereken şey doğru yapmak değil, yanlışın da doğrunun da kararını kişinin kendisinin verdiğinin aşılanması. Her kararın bir sonucunun olduğunun farkına varılması.


Eğer tüm bunları henüz başaramıyor ve eylemlerinizin sorumluluğunu alamıyorum diyorsanız yine de sorun değil. Bunu söyleyebilmek, kabul etmek de önemli bir adım.

Öyleyse bir sonraki adım ne olmalı?

  1. Kendinize kurallar belirleyin. Takip edebileceğiniz kurallar. Bunlar yemekle, sporla ya da belli sosyal normlar, asla vazgeçemeyeceğiniz ahlaki değerler de olabilir. Hiçbiri değişmez değil elbette. Sadece o anda uyabileceğiniz kurallar olmalı.

2. Sorumluluğunuzun sınırlarını belirleyin. Herkes sadece kendinden sorumlu değil. Aynı zamanda her şey bizim etki alanımızda değil. Kontrol edemeyeceğiniz şeyler için kendinize yüklenmeyin, sorumluluk hissetmeyin. Size bağlı olan şeylerin sorumluluğuna ise sarılın.

3. Ev, iş, aile, okul ile ilgili sorumluluklarınızı iyi belirleyin. Çünkü bunlar zorunda olduklarınız. Düzenli olarak gözden geçirin ve en iyi şekilde yerine getirin. Bahanelerin ardına saklanmayın.

4. Kişisel, herkesten bağımsız sorumluluklar geliştirin ve hedefler koyun. Bunları gerçekleştirmek için planlar yapın ve hayata geçirin. Sonuçları değerlendirin. Objektif gerçekçi olun. Sonunda iyi sonuçlar aldığınızı gördüğünüzde özgüveniniz, kendinize olan inancınız da artacaktır.

5. Hatalarınızı kabul etmeyi öğrenin. Onlardan ders alın. Bu başkalarını da iyi anlamınızı sağlayacak.

6. Gerekirse mentor bulun. Sizi cesaretlendirecek, belki arada cezalandıracak, hayatınızı paylaşabileceğniz, kişisel gelişiminize katkı sağlayacak, sürecinizi takip edebilecek bir partner/mentor bulun.

Partneri ekleme sebebim, ilişkinin nasıl olumlu etki edebileceğini vurgulamak. Partneriniz ile birbirinizi karşılıklı motive edebilecek ve takip edebileceksiniz. Planlarınızı, hedeflerinizi açık şekilde paylaştığınızda, aranızdaki bağ da kuvvetlenecektir. Bunu karşılıklı ödüller, cezalar, jestler de takip edebilir. Partner duygusal partner dışında, iyi bir dostta da olabilir.

Yine de sorumluluk duygusundan kaçıyorsanız; yapılacak en iyi şey profesyonel yardım. Bunu ürün yerleştirme gibi çok tekrar ediyorum ama gerçekten birçok insan bu konuyu küçümsüyor.

7. Aile ve öğretmenere dönersek. Onların yapıcı olması lazım. Gençlerin bu duygusunu geliştirmek için doğru davranmalı, onları ciddiye almalı, eleştiri yerine açıklayıcı olmalılar. Gençlere karşı dikte edici değil, saygılı yaklaşım göstermeliler.

Ben kim oluyorum da, bunu söylüyorum?

Sadece bir gözlemciyim. Özellikle öğretmen ve aile konusunda şanslı oldum. Aynı zamanda eğitimci çocuğu olarak da farkı fazlasıyla gözlemleyebildim. Bugünlerde dikkatimi çeken şey sadece teknolojinin getirdiği, afaroz ve linç değil aynı zamanda Türkiye’deki birbirini dışlama, kalıba sokma ve ezme psikolojisi. Bunun sonucu olarak da, bir sürü özgüvensiz, ne yapacağınız bilmeyen, gelecek kaygısı yüzünden hiçbir şey yapamayan, ümidini kaybetmiş, yeteneklerinin farkında olmayan yüzlerce genç, orta yaşlı. Halbuki koşullar ne olursa olsun, saygı, destek ve özgür düşünce olabilecek her kapıyı açabilir. Öyle olmasa, dünyanın %90’nından başarılı tek bir insan çıkmazdı.


Gücünüzü, güveninizi artırmak için özgür olmalısınız. Problemlerle yüzleşmekten değil, önünüze gelen şansları boşa harcamaktan korkun. Bence pişman olunacak tek şey, sorunlardan kaçmak.

Hayata olumlu bakmak da, özgürlüğün önemli bir bileşeni. Her konuda iyiyi görmeye çalışın. Ölümde bile. Ölüm bize ciddiye aldığımız şeylerin her an yok olabileceğini anlatır. Zamanın değerini, geçen her dakikayı en iyi ve en kaliteli şekilde geçirmenin önemini gösterir. Aynı zamanda günlük kaygılarımızın ne kadar boş olduğunu. Dolayısıyla hayattaki tüm zorluklar da, hayat tecrübesinin bir parçası. Farklı zorluklar sizi daha güçlü ve bilge yapar.

Hayata dair en önemli şeylerden bir tanesi de, zayıfın kaybettiği. Zayıflıktan, güçsüzlükten, özgüvensizlikten kurtulun. Güçlü olun, kendiniz olun. Kendi yeteneklerinizi, sınırlarınızı bilirseniz; kimse sizi ezemez. Aynı zamanda birçok kişiye de yardımcı olabilirsiniz.

Sağlık özgürlüğün olmazsa olmazı. Sağlıklı hayat tarzı geliştirin. Düzgün beslenin, egzersiz yapın ve sağlıklı yaşayın. Sağlıklı yaşam; hem fiziksel durumunuzu hem de akıl sağlığınızı olumlu etkileyecektir. Özgüveninizi artırdığı gibi hayata daha pozitif bakmanızı da sağlayacaktır.

Son olarak unutulmaması gereken şey şu; hayata karşı pasif kalanlar, her zmaan en çok üzülenler ve en umutsuzlaşanlar oluyor. O duruma düşmemek için, özgürlük için daha çok çalışmalı.

Tüm bu yazılanları yapabilirim diyorsanız, geriye tek bir şey kalıyor. Zaman kaybetmemek. Her konuda mentaliteniz bu olsun. Vakti para gibi düşünün. Nasıl cebinizden eksilen her kuruşu sayıyorsanız, hayatınızdan eksilen her saniyeyi de düşünün. Ya şimdi ya da şimdi!

,

Comments

Leave a comment