Psikolojik Manipulasyon: Ne Dedin Sen?

Ekonomik baskı da arttıkça; daha çok kavga görüyoruz sokakta. Buna bir de cancel culture, bozulan konfor, stres, kişisel meseleler de eklenince; her köşede birbiriyle sözlü kavgaya tutuşan, birbirini kışkırtmaya çalışan, zayıf noktalarıyla vurmaya çalışan, aşağılamaya çalışan insanlar görmek oldukça mümkün.

Birinin hevesini kırmak, modunu düşürmek oldukça kolay. Özellikle savunmasız olduğumuz anlarda, en ufak bir kelime bile tüm moral ve motivasyonumuzu bitirebiliyor. Toplu taşımada, evde, arkadaş çevresinde, akrabalar arasında, televizyonda düşünmeden söylenen ve moralimizi yerle bir eden sözlere fazlasıyla maruz kalıyoruz.

Bu tip konuşmalar sadece motivasoyonu kırmıyor, hayat enerjimizi de alıyor. İlhamımızı yok ediyor. Hiçbir şey yapmak istemiyoruz, sinirleniyoruz ve negatifleşiyoruz. Tıpkı ortadoğu teslimiyeti gibi, sürekli negatif düşünülen bir ortamda olmak; değişime, yeniliğe, iyiliğe olan inancı da yok ediyor.

Bugünkü yazıda, buna karşı nasıl direnebiliriz, ne yapabiliriz, moralimizi bozan cümlelere, saldırılara karşı nasıl tavır almalıyız üzerinde duracağız.

Her şeyde olduğu gibi, bunun için de birkaç metot var. Yani sistamatik yaklaşım ile bu tip saldırılara karşı direnmek, doğru tepkiler vermek mümkün.

  1. Olumsuz Şeyleri Kişisel Algılamayın

Toplu taşımaya binerken, itilip kalkılmak oldukça sıradan bir şey. Siz sakin sakin binmeye çalışırken, birisi gelip sizi itince bunu kişisel algılamak gayet normal. O an kafanızın içinden bir sürü farklı düşünceler geçtiğine eminim en iyi ihtimalle birkaç küfür. Bu iç diyaloglar da genelde tatmin edici olmaz.

Bu gibi durumlarda, sizi ittiren o kaba insana seslenin ve suratının ortasına burnun altından yukarıya doğru bir yumruk atın. O burnunu tutarken, bacaklarının arasına dizinizle hızlıca vurun hemen ardından bir yumruk da gırtlağa. Vakit olursa, diz kapaklarına bir tekme de fena olmaz. O sırada silah ve bıçak yemeyeceğinize emin olun. Yoksa tekrar kişisel gelişim imkanı bulamayacaksınız .

Benim sevdiğim şey ise diyaframa doğru bir dirsek darbesi. Nefesleri kesiliyor ve geri tepki vermiyorlar genelde.

Her ikisini de yapamıyorsanız, daha iyi bir yöntem var. Olayı başka bir açıdan değerlendirmek. O insanın sıkıldığını, kötü bir gün geçirdiğini ve belki de akli dengesinin yerinde olmadığını, medeni bir insan olabilecek IQ’ya sahip olmayacağını düşünün.

Negatif duygularını doyurmak için kötü sözler sözleyen, fiziksel gücünü gösterme ya da kullanma gereği duyan insanlar genelde zayıf karaktere sahip çaresiz insanlar. Belki yaptıklarının farkında bile değiller. Nedenler, sonuçlar, çevredeki insanlar önemli değil.

Başka bir açıdan bakalım. Belki o insanın acelesi var. Evi yanıyor, hastanede çok yakın bir hastası ölmek üzere ve yolunda bir sürü insan var. O an çevresindeki her şeyden nefret ediyor. Bu durumda biz nasıl davranırdık?

Genelde insanların davranışı, görüntüsü ve hareketlerinden sonuca varıyoruz. Cancel culture sayesinde de, her şeyi genelleyip afaroz ediyoruz. Fakat onları tanımadan, bilmeden yargılayabilecek pozisyonda değiliz. İşte bu düşünce, bu tip kaba hareketlere karşı daha ılımlı, en azından kendi modumuzu düşürmeyecek kadar yardımcı olabilir.

Peki hakkımızın yenilmesine, ezilmeye göz mü yumacağız?

Elbette hayır. Amacımız sadece bunu kişisel bir olaya dönüştürerek o günkü ruh halimizi etkilemesine izin vermemek.

2) Moralinizi ne bozuyorsa açıkça söyleyin,

Hiç moralinizi bozulmayacak mı? Elbette bozulacak. Karşınızdakinin sözleri sizi rahatsız etmeyecek mi? Elbette edecek. O kişi sizin alınacağınızı düşünmeden konuşur genelde. Alındığınızı anlamaz bile. Sizi inciten sözler olduğunda o kişinin gözüne bakın ve gerçekten onu mu demek istediğini sorun. Özür dileyip, toparlamaya çalışıyorsa, gerçekten başka bir şey söylemek istemiş olabilir. Amacı sizi incitmek değildir. Yine de bu konuda açık olup, nasıl algıladığınızı anlatabilirsiniz. Böylece karşınızdaki de, bir sonraki sefere daha özenli konuşmaya özen gösterebilir.

3) Şaka Yapın

Şaka en iyi metot bence. Hayatı o kadar da ciddiye almaya gerek yok. Özellikle yakınlarımız genelde bizim iyiliğimizi isterler ama bu iyilik isteği farklı anlaşılabilir. Ya da tamamen yanlış şeyler anlatırlar ama siz bunun yanlış olduğunu ispatlayamazsınız. Sadece spekülatif cümlelerdir. Bu durumlarda tartışmak yerine şakayla cevaplamak, şakaya vurmak en iyisi.

  • Bir de evlenip çocuğun oldu mu tamamdır

Cevap A: ne evlenmesi. dünya nüfusunun farkında mısınız? kaynaklar da tükeniyor. Bir de işin masrafı var. Hem hayallerim var benim…..

Cevap B: Tabi. Size kaç lazım? 10 iyi mi?

Hangi cevap daha iyi? Benim tecrübem, A cevabını verince konu uzuyor, insanlar üzülüyor, gereksiz tartışmaya dönüşüyor bir de yoruluyorsunuz

B cevabında ise kimse uzatmıyor. Konu anında neşeli bir şekilde değişiyor.

4) Söylenen şeyler sizinle ilgili değilmiş gibi davranın

Tıpkı ayıyla karşılaşınca ölü takidi yapmak gibi. Gerçekten işe yarıyor mu bilmiyorum. Ayı görsem, o heyecanla ölü taklidi aklıma gelmez ama neyse.

Duymazdan gelin. Ünlü insanlar, gazetecilerin provoke edici sözleri karşısında bunu çok yapıyor. Bazen söylenenler o kadar aptalca oluyor ki, cevap vermeye değmez. Bazen de sessiz olmak aptalca bir gaf yapmaktan, pot kırmaktan daha iyi.

Cevap vermeye çalışıp, ortamı germek, tarışmayı uzatmak, alındığınızı göstermek yerine duymazdan gelin. Birinin sizi kışkırtmak istemesi, sizi rezil etmek istemesi, size kızgın olması sizin hatanız değil. O kişi aptal ve kendini bilmez de olabilir. Neden aptal bir insan için kendinizi üzesiniz ki?

5) Söylenen cümleyi iyice analiz edin, gerçek mesajı alın, karşınızdaki ile empati kurun

Kitap okuma alışkanlığının getirdiği en iyi beceri empati ve mesajı almak bence. Türkiye’de okuma alışkanlığı düşük olduğu için, bu algı ve empati de zayıf ne yazık ki.

Örneğin, eşiniz, partneriniz şöyle diyor:

‘ yeterince vakit geçirmiyoruz, beraber hiçbir şey yapmıyoruz, dışarı çıkmıyoruz…’ Bu işin sonucu boşanmaya, ayrılmaya kadar gidebiliyor.

Bu durumda da genelde şu tepki verilir ‘ben mutlu olalım diye uğraşıyorum, keyfimden mi çalışıyorum. Arkadaşlarımla bir iki dışarı çıktım çok mu? Hepsi bizim daha iyi birlikteliğimiz için. Daha iyi şartlar için…’ bu da en son eve ekmek getiriyoruma kadar gidiyor. Tıpkı vergi veriyorum demek gibi.

Örneğe dönersek, eş gerçekten saat mi tutuyor yoksa ilgisiz kalmaktan, yalnız kalmaktan mı şikayetçi? Yeteri kadar ilgi görmeyen eş evde terör estirebilir, çocuk varsa onların gelişimini kötü yönde etkileyebilir, aldatabilir. Boşanma konusu açması aslında üzgünlüğün bir belirtisi. Artık farklı şeyler düşündüğünün ispatı.

Tüm bunlara verilebilecek en iyi cevap ; ‘yeterince ilgi göstermediğimi mi düşünüyorsun? Beraber dışarı çıkalım mı?’ Küçük bir jest her şeyi kurtarabilir ve değiştirebilir.

Fakat agresif cevaplar verilip, haklı çıkılmaya çalışıldığında olay geri dönülemez noktalara gidebilir. Bazen insanlar sert ve kırıcı sözleri; siz onları aynı derecede kırdığınız için söyler. O yüzden kişisel bir mesele mi değil mi, neden bu şekilde bir tepki alıyorsunuz, neden böyle bir gerginlik oluşuyor düşünmekte fayda var.

6) Kaba ve saldırgan konuşma isteğinizi öldürün

Kısasa kısas en temel dürtülerden birisi. Herhangi bir sorun çözüyor mu? Çözseydi, bugün ortadoğuda ve dünyada binlerce yıldır süren savaşlar devam etmezdi.

Her şey yakın çevremizle nasıl konuştuğumuzla, onlarla ilişkimizle ilgili. Bazen yakınlarımız, bizimle herkesin önünde dalga geçmeyi, kötü şeyler söylemeyi, kötü yanlarımızı ön plana çıkarmayı severler. Bunun alışkanlık haline getirmişlerdir. Bunu kötü niyetli oldukları için değil, sizin nasıl algıladığınızın empatisini yapamadıkları için yaparlar. ‘Takılıyorum ya’ der geçerler ama o takılma sizde çok farklı etki bırakabilir.

Bu kişileri önceden uyarabilirsiniz. ‘bir daha bu şekilde konuşursan, abartılı bir kahkaha atıp, kafama poşet geçirip dans edeceğim. Belki bundan utanır ve rahatsızlık duyarsın’ diyip, dediğinizi de yapın. Onlar rahatsız olsun. Bu şekilde birkaç hareketten sonra onlar da yaptıklarından vazgeçer.

Bir arkadaşım vardı. İnsanları eksik yanlarıyla, kusurlarıyla dalga geçmeyi severdi. Bir gün bana sadece benimle dalga geçemediğini söyledi. Neden dedim. ‘Çünkü herkesten önce, sen kendinle dalga geçiyorsun’ dedi.

Kıssadan hisse, kendinizle barışık olduğunuzda, hiçbir şeyi de dert etmezsiniz. Kendinizle de dalga geçebilir, rezil olmaktan korkmazsınız. Tersine bu kabiliyetiniz sıcak karşılanır, buzları eritir, ortamdaki gerginliği bitirir. Kimse de sizinle dalga geçmez, geçemez. Çünkü o saatten sonra yapacakları her yorumum ortamda itici karşılanacağını bilirler. Eğlenceyi kaçıran kişi olmak istemezler.

Aşağılayıcı, saldırgan, onur kırıcı, incitici sözlerden korunabilmek ancak eğitimle olur. Daha iyi eğitimli insanlar, alttan almayı bilirler, daha bağımsız ve özgüvenli olurlar. Şakaya kaıtlmayı becerebilirler, her şeyi kişisel algılamazlar. Her ne kadar ülkemizde bir şeyi alttan almak zayıflık olarak algılansa da, kendinizden emin olduğunuz sürece kimse üstünüze de gelemez. Bir nevi ayna görevi görürsünüz. Diğer kişi zayıf karakterinin farkına varır.

Agresifçe tepki vermek yerine, söylenen kırıcı sözleri duymazdan gelmeyi, ardında yatan sebepleri sorgulamayı öğrenirseniz; hem kafanız rahat olur hem de gereksiz kırılmalar, kavgalar son bulur.

,

Comments

Leave a comment