Geçen bölümde en son ne sıklıkla tatil yapıyoruz diye sormuştuk kendimize. Bu bölümde ise neden bu sıklıkla yapıyoruz, daha fazla yapabilir miyiz, karşılaştığımız engeller neler, herhangi kötü bir anımız var mı, varsa bu anının tatil isteği üzerindeki etkisi ne diye soracağız.
Sosyal medyanın en kötü etkisi belki de, her şeyden haberdar olmamız ve kendi gerçekliğimizden uzaklaşarak hayaller kurmamız. Başkası olmaza çalışıyoruz, başkasının hayallerini benimsiyor, başkalarının imkanlarıyla kendimi kıyaslıyoruz. Aslında kendini gerçekleme, kendini tanımanın en önemli kısmı da, bu yüzeysellikten kurtularak, görece hür iradeye sahip olmak.
Önceden kendimize sorduğumuz sorularla neden tatil istiyoruz, neden bu bir ihtiyaç, ne tür tatil seviyoruz ve tatilde nasıl hissediyoruz üzerinde durduk. Tatil konusunun diğer bir gerçekliği de olumsuzluklar.
Olumsuzluklar ilk olarak imkanlarla başlıyor. Maddi kısıtlar, zaman yaratmada sıkıntı, vize gibi yasal sorunlar, ulaşımla ilgili kaygılar(küresel ısınma, fobi vs. ), fiziksel sorunlar(sağlık) ve planlama sıkıntıları aklıma ilk gelenler. Bunlardan hangileri bize bağlı hangileri bizim dışımızda gelişiyor iyi düşünmek gerekiyor.
Planlama sıkıntısını ise, gerçekçi olmayan arzu olarak açıklayabilirim. Tatilin sizin için anlamı ne? Bunu belirlemek çok önemli. Belki sizin için uzaklara gitmek, uzun süreli seyahet etmek tatil anlamına geliyor. Bu durumda elbette gerçekçi olup, gezgin arzularınızı beslemek için, günlük hayatınızdan ödün vermeniz gerekiyor.
Kimisi için de tatil, uzaklara gitmek değil, köyüne gidip dinlenmek, doğayla iç içe olmak, yakın çevreyi keşfetmek. Bu durumda bütçeniz ve planınız da değişecektir.
Aklıma gelen diğer engeller ise; aile, sosyal hayat, iş hayatı. Yani sorumluluklar. Bence gerçekçi olma adına en önemli faktörlerden birisi.
Bir de motivasyon kırıcı faktörler var. Tatile başladıktan sonra yaşanılan olumsuzluklar. Örneğin, sosyal medyada mükemmel manzaraların, bilmediğiniz köşelere giden gezginlerin neler yaşadığını hiç düşündünüz mü? Gördüğünüz özendirici içeriklerin neye mal olduğunu?
Benim gözlememim şu: ortalama bir Türk için alışılmaşın biraz dışına çıkmak bile oldukça büyük iş. O nedenle de, her ne kadar sosyal medya da, alternatif gezginlere özenilse de, insanların tercihi güvenli ve kolay yerler oluyor. Çünkü kimse eşyalarının çalınmasını, egzotik hayvanlarla tamamen savunmasız bir şekilde karşılaşmayı, hastalanmayı, kendini özgüvensiz hissetmeyi, dil ve farklı sebeplerle yetersiz hissetmeyi, basında abartılarak anlatılan sorunlu yerlere gitmeyi göze almıyor. Sosyal medyadan izlemek daha kolay.
Tabii ki riskler ve sorunlar her zaman bu kadar kritik olmak zorunda değil. Evden dışarı çıktığınız her anda birçok sorunla karşılaşma ihtimaliniz yüksek. Bugün kendimize sorduğumuz soru daha çok olumsuzluklara karşı nasıl tavır alıyoruz konusunu anlamak ve buna göre hareket etmek.
Uçak kaçabilir, gecikebilir, pasaport kaybolabilir, eşyalarınız çalınabilir, ayağınız burkulabilir, paranız kaybolabilir/bitebilir, tuttuğunuz hotel/hostel/pansiyon pis olabilir, gürültülü olabilir, hava berbat olabilir, yanınızda olması gerken bir ekipmanı unutmuş olabilirsiniz, tacize uğrayabilirsiniz, kavga edebilirsiniz, ırkçılığa uğrayabilirsiniz, aracınız arızalanabilir, kiralı araçla kaza yapabilirsiniz, gezdiğiniz arkadaşınızın doğru kişi olmadığını anlayabilirsiniz… Kısacası, burada saydığımız, saymadığımız birçok olumsuzlukla karşılaşabilirsiniz.
Karşılaştığınız zaman tatili kendinize zehir mi edeceksiniz, daha sonraki tatillerinizi bu olumsuzluklar etkileyecek mi, tatili yanınızdaki için işkenceye mi çevireceksiniz yoksa bu olumsuzlukları olduğu gibi kabul edip, her şeye rağmen, kısıtlı vaktinizi en güzel şekilde harcamaya mı çalışacaksınız asıl soru bu!.

Leave a comment