Yapay Zeka, Bilgi ve Gelecek

Önce yapay zekayı yarattık, şimdi de yapay zekayı şeytanlaştırma ve cennet bahçesi Aden’den kovma zamanı.

Bu hafta Elon Musk, birçok yapay zeka uzmanı ve endüstrinin önde gelenleri ortak bir bildiri ile GPT-4’ten daha güçlü yapay zeka sistemleriyle ilgili çalışmaların en az 6 ay süreyle durdurulmasını istedi. Nedeni ise yaratacağı sosyal etkinin etraflıca düşünülmesi, ortaya çıkan riskin kontrol edilebilir olması ve teknolojinin iyiye kullanıldığını garantileyecek önlemlerin alınmasını sağlamak.

Chat GPT-4 bilindiği gibi biyolojik insan muhabbetlerine dahil olabiliyor, şarkı sözleri ve besteleri yazabiliyor, uzunca döküman ve kitapların özetini saniyeler içinde çıkarabiliyor.

Mektupta, işin sonunda bizden sayıca her türlü fazla olacak, zekasıyla bizi alt edebilecek, bizim yerimizi alabilecek zihinler yaratmalı mıyız diye soruluyor. En büyük sorun ise yapay zekayı programlayanların bile bir süre sonra neye dönüştüğünü anlamama riski ve önceden tanımlanmış doğrularla propaganda aracına dönüşmeleri. En başta ise neyin doğru neyin yanlış olduğunu belirleyen bir kurum ya da seçilmiş bir kişi yok.

Benzer bir tartışma da, yıllardır sanat dünyasında oluyor. AI(yapay zeka) tabanlı çalışmalar aslında gerçekten sanat mı yoksa iyi bir kopyalar bütünü mü? Herkes sanat üretebilir mi? Ortaya çıkan çalışma diğerlerinin kopyası olduğu için AI’ın gözden geçirdiği her çalışma için telif ödenmesi gerekmez mi?

Bizi bekleyen sosyal tehlike oldukça büyük. Her ne kadar, büyük projelere konuyla ilgili avukatlar, sosyologlar, tarihçiler de dahil edilse de, ortak bir uzlaşmadan bahsetmek zor. Teknoloji hızla ilerlerken, ortaya çıkabilecek sosyal ve kültürel etki göz ardı ediliyor.

Yapay zeka hiç şüphesiz, bu yüzyılın en büyük soru işareti olacak. Aynı zamanda insanlık için de, gerçek bir dönüm noktası. Çünkü bu sadece Endüstri 4.0 değil aynı zamanda insanlık 2.0.


Yapay zeka ile tartışmalar bir şekilde yapay zeka insanın yerini alır mı, işsiz kalır mıyız sorusuna sıkışıp kalıyor. Bu aslında gelmekte olan büyük kaosun %1’i bile değil. Yepyeni bir gerçeklik ile;tüm alışkanlıklarımızın, inançlarımızın, kültürümüzün, politik sistemizin, sosyal sistemimizin, bugüne kadar ki, tüm birikimimizin de değişeceği bir süreç. Bu sefer insanları eğitmekle çözülebilecek bir sorun da değil. Çok güçlü yasalara ve kurallara ihtiyacımız var. Kendi şeytanımızı yarattık, bir süre kendi yarattığımızı da unutacağız.


Hafızanın yanılgısı ve manipule edilebilirliği ilgili birçok sosyal deney var. Bunlardan birisi de, Mandela Etkisi denen fenomen. Kısaca, duyduğumuz, gördüğümüz, yaşadığımız birçok şeyi yanlış hatırlamak. Beynin süreçten geçirmesiyle, kendimiz için en ideal, en fantazileşmiş halini hatırlıyoruz. Her türlü bilgi anımızla karışıyor. İşin garip tarafı ise bunun toplumsal bir hafızaya dönüşebilmesi. Örnekler için:

https://onedio.com/haber/mandela-etkisi-ile-cogunlukla-yanlis-hatirlanan-ve-dogrusunu-gorunce-sasiracaginiz-15-sey-751387

Peki bunun teknoloki ve yapay zeka ile ilgisi ne?

Şu an hali hazırda sosyal medyanın nasıl bir manipulasyon aracına dönüştüğüne şahitlik ediyoruz. Bilgi önemsizleşiyor. Çünkü insanlar yankı odalarında duymak istediklerini duyuyor. Bilgi filtrelenmiyor ve yalan haberler inanılmaz bir hızla yayılıyor. En önemlisi ise en çok tekrarlanan şey doğru bilgi olarak kabul görüyor. Daha sonra yalanlansa ya da yanlış olduğu anlaşılsa bile, insanlar o yanlış bilgiyi benimsedikleri için, paylaşmaya devam ediyorlar. Yanlış bilgi üzerine kurdukları tüm argümanları da aynı ısrarla devam ediyor. Bunun bir örneği, sosyal medyada dönen Atatür’ün ‘Göreceksiniz 100 yıla kalmadan… ‘ diye devam eden sözleri. Ne üslup olarak ona benziyor, ne de bir kaynağı var ama gelin görün ki, mecliste bile alıntılanmış bir söz.

Pandemi döneminde de, benzer bilgi kirliliğini yaşadık. Parodi sayfalarda eki Amerikan başkanları, ünlü biliminsanları tarafından söylenen sözler de, benzer şekilde teyit edilmeden yayıldı ve gerçekmiş gibi zaman zaman paylaşılıyor.

Kısacası; sadece bilginin kendisi değil, tarih de anlamsızlaşıyor. Gördüğümüz, duyduğumuz, şahit olduğumuz her şey anlamsızlaşıyor. Hayat artık çok hızlı aktığı için de, kimse tepki vermek için bilginin doğruluğunun teyit edilmesini beklemiyor. Teyit de, bir şey değiştirmiyor. Seçim atmosferinde tartışılan konulara, yapılan yorumlara bakın yine örnek olarak.


Yapay zeka işlerimizi elimizden alsa güzel olur. Kendimize daha çok zaman kalır, daha yaratıcı işlerle uğraşır, daha sağlıklı yaşarız. Hem de kendimizi daha çok doğaya, felsefeye ve sosyal sorunlara adayabiliriz. Ama sorun bu değil.

Mevcut yapay zeka teknolojisi ile, bilgiyi fazlasıyla filtreleyebiliyoruz. Önceden belirlenen doğrulara göre politik doğruculuk çerçevesinde filtrelenmiş bilgiyi alıyoruz yani alternatiflere zihnimizi kapatıyoruz. Yapay zekaya insanlıkla ilgili sorular ve öneriler sorarak onu bir diktatöre de çevirebiliyoruz. Aynı şekilde hiç yaşanmamış bir tarihi tekrar yazmamız mümkün. Hem yapay zeka tarafından geliştirilmiş dökümanlarla, eskiymiş gibi yazılan yayınlarla hem de yine yapay zeka destekli ‘fake’ fotoğraflar, ses kayıtları ve videolarla yepyeni bir tarih yaratmak mümkün. Belki yepyeni bir dil de. Aynı şeyi günümüz için de yapabiliriz. Bir siyasetçiye istediğimizi söyletebilir, sahte seks kasetlerini çıkarabilir, sahte ortamlarda, hiç olmayacağı yerlerde bulunmuş gibi içerik üretebiliriz.

Sevgilinizin/eşinizin, size söylediği güzel cümlelerin ya da yazdığı sevgi dolu sözlerin yapay zeka ürünü olduğunu düşünsenize! Ya da sesini taklit edip, telefon açtığınızda aslında yapay zekanın cevap verdiğini. Aslında sizi etkileyenin o kişi değil de, yapay zeka olduğunu…

Kısacası, artık hiçbir şeyi referans almak mümkün olmayacak. Hiçbir bilgi de güvenilir olmayacak. Duyduğumuz, gördüğümüz, hissettiğimiz, tecrübe ettiğimiz hiçbir şeye de gerçek diyemeyeceğiz. Sansasyonel bir olayda hemen tepki verdiğimiz için de, hiçbir şekilde neyin doğru neyin yanlış olduğu ayrımını yapamayacağız. Elimizde kalan tek şey vicdanımız ama o da, kolayca manipule edilebilir. Doğru olduğunu düşündüğümüz şeyler gibi, bizi tanımlayan meslek, inanç, dil, ırk, ideolojiler de, tamamen çöp oluyor bu durumda.

20.yüzyılda sadece propaganda ve reklam yoluyla yapılan onca psikolojik manipulasyonu düşününce, daha çok görsel ve fiziksel medya ile desteklenen bir propaganda ile yönlendirilemeyecek bir topluluk yok.

Tam da bu yüzden ciddi sosyal çalışmalar gerekiyor. Bu çalışmaların sonucunda da, sert kurallar, net önlemler. Artık uzman görüşü ve kurum onayları daha da önemli bir hal alıyor ama bilginin mikrosaniyelerle yayıldığı günümüz dünyasında, uzman görüşü beklemek de imkansız. Çünkü hızlı tepkilere, karakter sınırlarına fazla alıştık. Uzmanın aksini iddia eden google aramaları, belki ileride yapay zeka önerileri uzman görüşünü de, bilgi kirliliğinin altında eziyor. Toplum; teknoloji bilincini artırmadıkça, bugüne kadar inandığı, güvendiği, düşündüğü her şeyden kurtulmadıkça ve 21.yüzyıla adapte olmadıkça bu çılgınlığın önüne geçmek de imkansız.

Önüne geçemezsek de, belki yıllar sonra bilim kurgu filmlerindeki gibi, makinalardan kaçar, onlarla savaşır olacağız. Belki de onları kendimiz yarattığımızı unutup, onlara tapacağız ya da şeytan ilan edeceğiz.

,

Comments

Leave a comment