Kendini Nasıl Tanırsın: Kavga

Önceki yazıda, bizim için önemli kişileri belirlemeye, onların hayatımızdaki yerini netleştirmeye çalışmıştık. Bugün ise bu insanlarla çıkmaza girdiğimiz anları düşüneceğiz.

Hayatınızdaki önemli kişilerle kavga ettiniz mi? Ettiyseniz en son ne zamandı, ne sıklıkla kavga ediyorsunuz?

Kavganın kaçınılmaz olduğu zamanları farkedebiliyor musunuz? Bu kişinin sizinle mutsuz olduğu anları hangileri?

Aranızdaki çıkmazları çözmek, gönül almak için ne sıklıkla uğraşıyorsunuz?

Kavga ettiğinizde nasıl hissediyorsunuz? Bu kişiyle her türlü sorunun çözülebileceğine inanıyor musunuz? Neden?


Birçok duygu gibi, kavga da hayatın bir gerçeği ve olmazsa olmazı. Kimi zaman çıkarların birbiriyle çatışması, kimi zaman iletişim problemi, kimi zaman da sadece canlı hissetmek için kavga ederiz. Kavganın olmadığı, her şeyin mükemmel yürüdüğü bir dünya ise mümkün değil, çünkü daha önce de anlattığımız gibi her insan farklı çevrelerde olgunlaşıyor ve farklı bakış açılarına ve farklı arzulara sahip oluyor.

Doğal olarak, kavganın sebebi sevgi eksikliği değil, karşılıklı empati eksikliği, iletişim farkları ya da arzulardaki değişim. Kendimizi gerçeklemek ve sağlıklı ilişkiler kurmak adına da, bu konuda dürüst olmamız gerekiyor. Özellikle Türkiye gibi kitap okunmayan, okunursa da roman yerine daha çok bilgi içerikli kitapların okunduğu coğrafya da, kavga, yanlış anlaşılmalar, empati kuramama oldukça doğal.

Bugünkü sorulardan çıkarmak istediğimiz sonuç, kendimizi ve karşımızdakini ne kadar yıpratıyoruz, tartışma karşılıklı saygı ve sevgiyi ne kadar zedeliyor.

Kadın ve erkek arasında bu genelde büyük bir sorun çünkü birbirinden farklı düşünen iki tür. Genelde erkek, küçük bir sebepten kavga çıkarıldığını düşünse de, aslında o küçük neden önceki birçok nedenin sonucudur. Bunu anlayamadığınız zaman da, kavga oldukça kırıcı ve yıkıcı olabilir. Sürekli kavga etmeniz, sürekli gönül almaya çalışmanız, kavgada haklılık düşünmeniz aslında birçok şeyin kötü gittiğinin habercisi. Kötü giden şeyleri saptayıp, çözmeye çalışmadıkça da, edilen her kavga daha çok hayal kırıklığına yol açar ve ilişkiyi yavaş yavaş bitirir. Tıpkı yanan bir mum gibi geriye hiçbir şey kalmaz.

Karşınızdakinin her ne olursa olsun, sizinle kalacağını düşünmeniz ise çözüm konusunda sizi tembelleştirebilir. O gün gelip, ne kadar koptuğunuzu farkettiğiniz de ise, iş işten geçmiştir.

Peki gideni geri getirmek, yıkılan duyguları geri kazanmak mı yoksa yıkılmasını engellemek mi daha kolay?

Elbette, yıkılmasını engellemek. Bugün üzerinde düşünmeniz gereken de, tam olarak bu. Egonuzu bir kenara koyup, sorunlar üzerinde düşünmek. Sorunlara çözüm üretmek, dinlemek, anlamak, anlamdırmak ve orta yolu bulmak. Açıkçası, şu ana kadar gördüğüm hiçbir kavgada haklı bir yan göremedim. Bu aile, partner, arkadaş kavgası; siyasi ya da sokak kavgası da olabilir. Genelde sebep hep aynı. Görmezden gelinen sorunlar, biriken kötü duygular, iletişim kurmamaktan kaynaklanan önyargılar ve booom!

Uzun lafın kısası, gerçekten değer verdiğiniz insanlarla gerçek iletişim kurun. Onlara karşı dürüst olun, yapıcı olun ve onlara zaman verin. Bu hem sizin hayat kalitenizi hem de iç huzurunuzu artıracaktır.

,

Comments

Leave a comment