BEYIN GOCU

”Sizleri bir kıvılcım olarak yolluyorum, alevler olarak geri dönmelisiniz.” M.K.Ataturk

from internet

Bu cümle cok sey ifade ediyor. Ülkenin sadece ve sadece bilgi ve bilimle kurtulacagini anlatiyor. Basit bir söz degil. M.Kemal’in zekasini, dehasini, yapici liderligini anlatan bir cümle.

Yurtdisina giden ögrencilere cesaret veriyor. Onlara neden dönmeleri gerektigini, döndüklerinde nelerin beklendigini, nasil ülkenin kalkinmasinda aktif rol oynacaklarini anlatiyor.Onlarin destekleneceklerinin güvencesini verirken, hem Türkiye Cumhuriyeti’ne hem de dünyaya nasil faydali olacaklarini anlatiyor. Hep beraber gelecegi insa edecegiz diyor ve güven veriyor.

Bundan 90 yil sonra ise cok farkli seyler konusuyoruz. BEYIN GOCU.

from internet

Neden insanlar göcüyor ve küskün gidiyorlar diye soruyoruz. Yurtdisina giden, donmek istemiyor. Sebepler aslinda basit. Güven, ozgürlük, bilime ve bilgiye bakis acisi ve verilen deger, güncellik ve kaygilar. Ozellikle gelecek kaygisi.

GÜVEN

Insanlar devlete güvenmiyor. Arastirmalarinin desteklenecegine, yeni arastirmalarinin, fikirlerinin kabul gorecegine inanmiyorlar. Üniversitelerin dibine kadar siyasete battigini ve üniversitelerde, yapilan tercihlerde adalet olduguna inanmiyorlar.

Yapilan calismalardan cok, iliskileriniz, siyasi görüsünüz daha önemli roller oynuyor. Proje icin kaynak alirken, ünvan icin juri karsina cikarken en iyi calismayi bile yapsaniz hep bir kusku kaliyor icinizde, ya hakketigimi alamazsam, ya reddedilirsem? Bilim disinda düsünmeniz gereken cok sey var. O kadar emek verdikten, kendinizi adadiktan sonra, büyük hayal kirikligi yasamak istemiyorsunuz. Tüm bunlari neden yaptim, deger miydi sorusu kadar aci verici bir soru yoktur sanirim.

from internet

ÖZGÜRLÜK

Genel Türkiye siyaseti disinda kurum ici siyaset de gereginden fazla etkili. Siyasi görüsünüz zaten alacaginiz terfilerde, kaynaklarda etkili yken buna kurum ici siyaset ekleniyor. Ozgür düsünmeniz yasak. Hocanizin hosuna gitmeyen bir sey yaptiginizda önünüz kesilip, tüm emeginiz cöp olabilir

Dünyayi takip etmeyen/ edemeyen bir hocayla inatlasmaniz kariyerinize büyük darbe vurabilir. Ortaya atacaginiz marjinal fikirler cevrenizi rahatsiz edebilir. Ideolojik yapilan bir yorum sizi ansizin kapi disina koyabilir hatta hapse. Halbuki bilim insanin amaci zaten düsünce üretmek.

Ama Türkiye’deki üniversitelerde bu yasak. Insanlarin hosuna gidecek seyler yapip, hoslarina gidecek sekilde tek tip yasamali ve okudugunuz, konustugunuz, yediginiz, ictiginiz, giyindiginiz, yaptiginiz her sey cevrenize uygun olmali. Yoksa kariyerinizi, hayallerinizi, hakkettiginizin karsiligini unutun.

Sokrates, diyaloga inanirdi. Önemli olan bir tartismayi kazanmak kaybetmek degildi. Önemli olan farkli bir bakis acisi yakalayabilmekti. Düsünmeden kabul edilen seyler, dogmalar dahil düsünülebilir olmaliydi. Bu yüzden de amac özgür düsünen bireyler var edebilmekti.

Bugünkü üniversitelerin temelini atan Platon’un akademisinin, (ayni zamanda bugün akademi diye kullandigimiz kelime de buradan gelir) en büyük hedefi de özgür düsüncelere sahip bireyler ortaya cikarmakti. Hocasi Sokrates’in fikrilerinin üzerine insa ediyordu akademiyi.

Cünkü demokrasinin geregi buydu Platon acisindan. Demokrasi ancak iyi egitimli, akilli yöneticilerle var olabilecek bir sistemdi. Yani yöneticiler filozof olmaliydi- Akademi de bu filozoflari yetisterecekti.

Bu sebeple de, Platon’un akademisinden, Aristo gibi kendisinin fikirlerinin tam zittini ortaya koyabilecek bilgeler cikabilmistir. Bunun en büyük nedeni özgür düsüncenin benimsenmesi,bu ortamin saglanabilmesiydi.

Bundan 2600 yil sonrasinin Türkiye’sinde ise üniversiteler tam tersi. Beyinler göcmesin de ne yapsin? Neden artik eskisi gibi iyi beyinler yetismiyor, yetisen burada durmuyor, neden ilk 500’de universitemiz neredeyse yok. Bunun cevabi burada yatiyor.

from internet

BILIME VE BILGIYE BAKIS

Filozofik olarak fikir sahibi olmak, bilmek anlamina gelmiyor. Inandiginiz sey yanlis olabilir. Bilimsel bilgi akilci, sistemli, tutarli da olsa yanlislanabilir, tartismaya acik olmalidir. Fakat herkeste internet oldugundan, herkes kendini bilgili saniyor

Siz yillarca okurken birisi internetten iki cümle bulup size karsi cikabilir. Bu sadece sokaktaki adam icin degil akademik cevre icin de gecerli. Bilgi ve fikir birbirine cok karistiriliyor. Akademik ortamda bile, tartismak yerine inanilana karsi olan sey düsünülmeden reddediliyor. Hos tartisma kültürü zaten yok. Yani ortaya argümanlar ortaya koyarak fikir üzerinde sistemli akil yürütme ve görüs alisverisinde bulunma yok. Bilimsel sistematik yaklasim sifir. Benim inandigima, fikrilerime, görüsme karsiysa, seni dinlemiyorum mentalitesi hakim. Yani bilimsel olan ya %100 dogru kabul ediliyor, ya da tam tersine yok sayiliyor.

Devlet acisindan bakilinca da, bilgiye ve bilime bakis, zamaninda matbaaya bakisla ayni. Isime gelmiyorsa ‘YASSAH’. Akla yatkin hicbir sey desteklenmiyor. Cehalet pohpohlaniyor. Biliminsanlari karalaniyor. ‘Okumus ama adam olmamis’ sözü son yillarda fazlasiyla duyuluyor. Sebebi ise ideolojik fark.

Elbette günde 300 kelime konusan insanla, 1–2bin kelime konusan, farkli diller bilen,dünyadan haberdar, yilda 30–50 kitap okuyan bireyin ayni ideolojik bakis acisina sahip olmasi beklenemez. Fakat bir ülkede bilgiye saygi yoksa, bilmeyen daha cok konusuyorsa orada bilimden, gelismeden bahsetmek zor. Daha da kötüsü kendini aydin olarak kabul eden kesimde de durum farksiz. Aydinlik, yasam tarzina indirgenmis. Yine ayni sekilde okuma aliskanligi, düsünme, fikir yürütme aliskanligi yok. Okunan sey dogru kabul edilerek, karsi her argümana kulak tikaniyor.

Örnegin twitterda bunun örnegi cok. ‘Felsefe yapma’, ‘konusma’, ‘cok biliyorsun amk’, ‘koskoca devlet büyüklerinden daha mi iyi bileceksin’, ‘ben googledan baktim öyle degil’ vs gibi sözleri sikca görüyorsunuz.Ya da doktora giden bir hastanin israrla ilac istemesi, rapor istemesi, yine internetten ya da cevresinden duyduklarini doktora satmasi da örnek oalrak gösterilebilir. Hepsinin anlami ‘ben kara cahilim ve seni anlamiyorum ama dinlemiyorum da.’

Hal böyle olunca bu cehenneme kimse geri dönmek istemiyor. Cünkü oraya dönmek demek körelmek demek. Kendine saygini kaybetmen demek. Bilgine, aklina saygi duymayan insanlar yasamak, özellikle gelismis toplumlari görüp buraya dönmek oldukca mantiksiz. Hayat standarti da cabasi. Daha düsük standarta katlanmak icin ‘vatan’ argümanindan fazlasina ihtiyacin var. Umut olmayan yerde gelecek de olmaz. Tüm bunun farkindayken bile bile, kimse kendini atese atmaz.

from internet

GÜNCELLIK

Bu da ayri bir sorun. Ingilizce bilmeyen ingilizce ogretmenlerinin, mühendislerin,psikologlarin,doktorlarin oldugu bir ülke. Üniversitedeki hocalarin kaci dünyadan haberdar, kaci tüm gelismeleri takip ediyor/edebiliyor, kaci alanlariyla ilgili düzenli olarak makale takip ediyor, sürekli arastirma halinde? Cevap cok azi. Cünkü oraya bilim yapmak icin degil, maas almak icin, calismamak icin, rahatlik icin giriyorlar. Özeliklle yeni akademisyenlerin cogu zaten torpille giriyor. Basarisiyla degil. Bilgiye ac degiller. Düsünce üretmiyorlar, sistematik degiller. Bilim felsefesiyle isleri yok, süpheci degiller, farkli bakis acilari yok, dünyada olup bitenle de isleri yok. Nitelik degil, nicelik önemli onlar icin. Dolayisiyla ayni seyler etrafinda dönüp duruyorlar.

Yeniliklere acik degiller cünkü belki yillardir ayni seyleri anlatip duruyorlar. Bu düzeni bozmak istemiyorlar. Cünkü düsünmek demek enerji harcamak demek. Kafa yormuyorlar. Yorani da sevmiyorlar. Okumuyorlar, gezmiyorlar, görmüyorlar. Haliyle ozellikle teknoloji alaninda kendilerini güncel tutamiyolar. Ortaya koyduklari calismalari da, detayli arastirarak yapmiyorlar. Sonuc olarak ortaya sadece taklit ya da düsük kalite calismalar cikiyor. Disaridan gelip bu ortamla mücadele etmek ise oldukca zor.

GENEL KÜLTÜR

Alanlarinda cok iyi olan akademiyenlerin bir kisminin ise genel kültür sorunlari var. Ozellikle pozitif ve formel bilimlerle ugrasanlar bir alanda uzmanlasirken, toplumsal sorunlara kayitsiz kaliyor, Matematikle, fizikle, kimyayla zaten isleri geregi ic iceyken sanattan, tarihten, felsefeden, psikolojiden, kültürden cok uzaklar. Bu da yaraticilik, orjinallik ve bilgelik yolunda büyük bir engel. Kendisiyle calisacak ve tam tersi olan bir birey icin ise karsilikli iliskilerinde kisitlama demek.

Ayni sekilde beseri bilimler bilimlerle ugrasanlar da, analitik düsünceye, sistematik yaklasima oldukca uzaklar.

Academia de Platón

EGITIM SISTEMI ve GELECEK

En büyük sorun da bu. Kimse bir umut bir gelecek görmüyor. Egitim sisteminden tutun, ekonomik sisteme hicbir sey aklin yaninda olmadigi icin gelecek hayali kurmak da anlamsiz ve imkansiz. Kivilcim olarak gidip, ates olarak dönsen aninda o ates sönecek cünkü yalniz kalacaksin. Ates harlanmaya devam etmeyecek.

Egitim sistemine baktiginiz da ayni. Hicbir sorun cözülmüyor, bilimsel yöntemler kullanilmiyor. Ogrenciler düsünmeye sevk edilmiyor. Düsünsenize mitoloji anlatan bir hoca zaten sacma diyor, felsefe anlatan bir hoca Allah’in dediginin üstüne laf söylenmez diyor. Fizik dersinde formul ezberlemek yerine mantigiyla soruyu cözen bir ögrenci dogru yoldan gitmedigi icin yanlis kabul ediliyor.

Cok cok onemli sözel bilimlere giden ögrencilerin gitme sebepleri matematik yapamamalari ve bu insanlardan bilim yapmasi bekleniyor. Esit agirliktan girilen bölümler de ayni. Matematik gecici bir aractan öteye gitmiyor. Unutuluyor, ihmal ediliyor. Yabanci dil okuyan bir ogrenci, matematige, fzige kafam basmiyor diye gurur duyabiliyor.

Hepsinden daha da acisi okuma aliskanligi diye bir sey yok. Hangi bölüm oldugu önemli degil. Insanlar okumuyor. Okumayi da bilmiyor. Okuyanin da bir amaci yok. Okurken not alma, üzerinde düsünme, baskalarina anlatma, yazara elestirel yaklasim … bunlarin hicbiri yok. Farkli düsünceleri arastirma, merak etme yok. Bu ortamda bilim gelisebilir mi, düsünce gelisebilir, gelecek icin umut olur mu? Istersen dünyanin en iyi bilim adamlarini getir, temel olmayan cocuktan beseri sermaye ortaya cikar mi?

Düsünsenize ögretmen yetistiriyorsunuz. Bu insanlar, insan yetistiriyor. Dolayisiyla ülkenin en aydin, en cok okuyan, merak eden insanlari olmalari gerekirken, dil bilmiyorlar. Merak etmiyorlar. Okumuyorlar. Kendinlerini gelistirmiyorlar. Hayata bakislari kisitli. Bu insanlarin yetistirdigi nesilden hayat gelir mi? Üstüne bir de müfredatin sacmaliklarini katarsaniz, birkac nesilin nasil cöp oldugunu rahatlikla görüyorsunuz.

from internet

SONUC

Yukarida anlattiklarimiz disinda halen idealistligini koruyan, durup savasan, sisteme direnen hocalarimiz elbette var. Bence takdiri hakediyorlar. Kimisi artik emeklilige yaklastigi icin, kimisi idealist oldugu icin, kimisi ise durumu iyi oldugu ve istedigi zaman gidebilecegi icin tüm bu sikintilarin icinde mücadelelerini sürdüyorlar. Biraz da yalniz kaliyorlar. Belki onlar icin dönülür dönülürse ki, onlar da tecrübelerine göre dönmeyin diyorlar.

Yurtdisina gidenler ise zaten tüm bu mantik disiliktan, umutsuzluktan, haksizliktan kaciyor. Bilgiye, ögrenmeye, yeniliklere, en marjinal fikirlere saygi duyuldugu icin gidiyorlar. Istedikleri gibi yasadiklari, yasam tarzlarinin islerine, islerinin ideolojilerine, ideolojilerinin günlük yasantilarina karismadigi icin gidiyorlar. Bilime katki saglamak, iyi standartlarda yasamak, verdikleri eforun karsiligini almak icin gidiyorlar.

Evet, kimisi belki cogu özlem duyuyor. Simdi Istanbul’da olmak vardi anasini satayim da diyor ama dönemiyorlar. Gelecek görmedikleri icin, yarin bile ne olacagi belli olmadigi icin, neyle savastiklarini bilmedikleri icin dönmüyorlar. Biliyorlar ki, dönerlerse desteklenmeyecekler, tam tersine ‘disarindan geldin de bir sey mi oldu, cok mu biliyorsun sen’, ‘burada isler öyle yürümüyor’ sözleri duyacaklar. Dürüstlügün, kötü bir sey oldugu bir yere dönecekler. Idealistligin, neredeyse teröristlikle anildigi yere dönecekler. Günlük kaygilariyla bogulacaklari, bunlar yüzünden düsünce, bilim, bilgi üretemeyecekleri yere dönecekler. Kimseyle anlasamadiklari yere.

Hal böyle olunca da dönmeleri icin en ufak bir gerekce bile yok. Milyonlar da alsalar, dönme secenegi cok kücük bir ihtimal olarak kalacak.

,

Comments

Leave a comment