Universite kampusunde buyudum. Cevremizdeki insanlar sehrin seckin insanlariydi, farkli alanlardan bir suru profesor. Arkadaslarim bu insanlarin cocuklariydi. Gittigim anaokulu, ilkogretim okulu devlete ait olmasina sinifimiz secilmisti. Sinif kampusun cocuklariyla doluydu, ogretmenlerin bir kismi da yine kampuste yasayanlardi. O zamanlar bunun nasil bir deger yarattiginin farkinda degildik
Liseye kadar tamamen izole bir ortamdi. Aileleri tarafindan farkli aktivitelere yonlendirilen, farkli seyler okuyan, ogrenen cocuklardik. Ogrendiklerimizi birbirimize satardik, tartisirdik ve ogrenmeye devam ederdik. Okula gittigimizde de, ayni paylasimlar devam ediyordu. Surekli tatli bir rekabet hali vardi. Kimi okumayi cabuk ogrenmisti, kimisi matematikte, kimisi yabanci dilde iyidi. Bilgi yarismalari duzenleniyordu, proje yarismalari, proje sergileri. Tubitak sinavlarina katilip, kim ne kadar basari elde etti diye konusuyorduk. Bildiklerimizi birbirimize ogretiyor, neden yanimizdaki arkadasimiz kadar yapamadik diye soruyorduk kendimize. Ilkogretimin son uc senesi ise dersanelere gidiyorduk. Bu sefer, basarimiza gore siniflara ayriliyorduk. Kucuk bir sehir oldugundan herkes hemen hemen ayni dersaneye gidiyordu. Basari kriteri endeniyle kimi arkadasimizla ayni sinifa dusemiyorduk. Daha cok calisip, aradaki farki kapatiyorduk, Kimisiyle farki aciyorduk. Tum bunlari asiri hirs ve kiskanclik duygusuyla degil, arkadaslik duygusu ile yapiyorduk. Farkinda olmuyorduk bile.
Liseye basladigimizda artik ayrilmistik ve izole ortamdan biraz olsun cikmistik. Yine basariya gore farkli okullara yerlesmis, yeni ortamlar kuruyorduk. Ilk o zaman nasil bir cevreden geldigimizi anlamaya baslamis ve sansli oldugumuzu hissetmistik. Ayni zamanda, hayati da tanimaya baslamistik. Farkli yerlerden gelen cocuklarla tanismis, farkli aile yapilari oldugunu gormustuk. Tum bunlara ragmen yine izoleydik. Ayni okuldaki ogrencilerin cogunlugu ayni seviyelerde, hedefleri olan, mucadele eden insanlardi. Sehrin en iyi anadolu lisesinde olmak, itici bir guctu ve yine bir mucadele gerektiriyordu ve yine farkinda olmadan.
Universiteye gittigimizde ise daha farkliydi. Bu sefer cesitlilik daha fazlaydi. Anadolunun her yerinden insanlar vardi. Farkli gecmislere sahip insanlar. Kimisinin durumu cok iyi ve zevk icin okuyordu, kimisi hayalini yasiyordu, kimisi ise dusuk gelir grubundan gelmis ve umut icin okuyordu. Okuyup ailesine bakacakti. Farkli bolumler vardi, dolayisiyla farkli bilgi seviyesinde ogrenciler. Farkli branslarda, farkli basarilar elde etmis ogrenciler. Yine bu ortamda da, tatli bir rekabet vardi. Kimisi sosyal olarak one cikiyor, kimisi basari olarak. Kimisi kendini ve cevreyi yeni kesfediyor, kimisi ise bulundugu statunun ustune cikma cabasindaydi.
Arada bir de yurtdisi tecrubem oldu. Orada yine, farkli kulturler, farkli insanalr tanima sansim oldu. Her bir insan farkli beklentiler, farkli hayaller demekti. Farkli ulkelerden gelen ogrenciler, sorumsuzlugun ve ozgurlugun verdigi rahatlikla, kendilerini daha iyi ifade ediyor, daha yeni seyler deniyorlardi. Hem sosyal olarak hem teknik olarak hem de dusunsel olarak.
Tum avrupayi gezme firesati bulmustuk. Gezdikce ogrendik, sasirdik, yine paylastik. Gezdigimiz yerleri paylasmamiz, baskalarini da tesvik etti; baskalarinin gezdikleri de bizleri. Tanistigimiz insanlarin, gezilen yerlerle ilgili derin bilgileri, cahil hissettirdi ve arastirmaya sevketti. Kimisinin dili nasil kullandigi, kimisinin bakis acisi, kimisinin derinligi, kimisinin umursamazligi, kimisin hobisi… Herbiri aklimizda yer edindi ve gelismemizi sagladi.
Daha sonra ise girdim. Iste hayalleri olan insanla, olmayan insan arasindaki farki gordum. Ya da kucuk hayallilerle, buyuk hayalliler. Yillardir yerinde sayanlar, kisa surede yukselenler. Sevilenler, sevilmeyenler. Mutlular, mutsuzlar. Kulturluler ve kultursuzler. Siradanlar ve paylasamayanlar. Ilk girdigim iste departman mudurumle aram iyidi. Cok guzel paylasimlar da bulunuyorduk ve soyle demisti:” hayatta basarili olmak istiyorsan, calismaya, ogrenmeye, merak etmeye devam edeceksin.” Sonrasinda ise, ofisteki cogu calisanin hedefsiz oldugundan, genel kulturlerinin olmamasindan, siradanliklarindan yakinmisti. O kadar iyi iliski kurmamizin sebebi, paylasacak bir seylerimin olmasi ve is disinda konusacak, tartisacak, birbirimizden ogrenecek konularin olmasiydi.
Yurtdisi dusundugumu soyledigimde beraber calistigim muhendislerin bir kismi ozel sektorun rahatligindan, ileride imkanlar cikacagindan bahsetmisti, satis muhendislerinden bir tanesi ise sunu soylemisti:
„Etrafindakilere bir bak. Bircogunun egitimi benden iyi, daha once daha cok seyler basarmis ama benimle ayni seviyede calisiyorlar. Her gecen gun siradanlasiyorlar, zaman gectikce zekalarini, yeteneklerini koreltiyorlar. Memnuniyetsizlikleri artiyor ve bunu degistirmek icin hicbir sey yapmiyorlar. Satista basarili olmakla hayatta basarili olmanin sirri ayni. Kendine karsi durust olacaksin, ne istedigini bileceksin ve pesinden gideceksin. Hedefsiz kalirsan, bunlar gibi siradan olursun. Eline biraz para gecip, refahin artinca bu soylediklerimi iyi hatirla. Burada olmazsan da, bu insanlar nerede diye bir bak.“
Durum aynen dedigi gibiydi. Ingilizce konusmaya bile cekiniyorlardi. Yabanci muhendisler geldiginde onlarla ben konusuyordum ve de digerlerinin konusmamasina sasiriyordum. Projeyle ilgili ayrinti sordugumda, onu bilmene gerek yok diyebiliyorlardi. Dort sene sonra baktigimda, cogu farkli firmalarda ayni pozisyonlarda calisirken, o satis muhendisi cok daha farkli bir noktadaydi
Cevremizde hayalleri, hedefleri olan insanlarin olmasi, farkinda olmadan bizi de etkiliyor. Istemeden de olsa, yarisin icine giriyoruz. Hayallerimiz konusunda olumlu donusler aliyor, cesaretleniyoruz. Paylasimlarimiz karsilik buluyor ve harcadigimiz eforun da karsiligini kesinlikle aliyoruz.
Tum bu tecrubeler ve rekabet ortami icerisinde ne yapmam gerektigini cok dusundum. Kendimi nasil ileriye tasiyabilirim, nasil daha iyi bir gelecek kurabilirim…. Sonunda almanya’da yuksek lisansa basladim. Bu bir hedef degil basamakti, yeni bir baslangicti. Rekabet ortamiyla ilgili buradan sonraki izlenimlerime bir sonraki yazida devam edecegim.

https://buddhaweekly.com/wp-content/uploads/2012/09/Eight-Fold-Path-Buddhism-768×569.jpg

Leave a comment