Restorasyon harikaları için böyle buyurun efenim, şimdi de sıra Göbeklitepe’de.. (Soran olursa, muhteşem bir medeniyeitn üzerinde oturuyoruz, ee az biraz da, oturtuyoruz diyin. Durumu çaktırmayın)
Bundan üç sene önce Bergama Zeus Sunağı’nı tartışmıştık birisiyle. Almanlar çaldı bunu diyordu, ben de iyi ki çalmışlar demiştim. Yağmacı bir milletiz demiştim. Alınmıştı. Biraz önce avrupada şehirlerin tarihi meydanları nasıl korunmuş diye örnek veren adam, söylediklerimi içimdeki Hans’a Günter’e bağlamıştı. Devamında da, biz yağmacıyız da onlar ne diye 21. yy Türkiye’sine karşı ortaçağ avrupası örnekleri veriyordu. Ta ki konu Roma’ya gelene kadar. Roma diyince, kelimelerini teker teker yutup, sessizce ortadan kayboluyordu.
Halbuki, ben genel karakterden bahsediyordum. 2bin yılı göçebeyiz diye yedik, sonraki 2bin yılda da elde kalan fazla bir şey yok. Olan da, cumhuriyetle gelen akıl sayesinde bugüne gelebilmiş, yoksa Trabzon Ayasofya gibi çay bahçesi, Halıcıoğlu Protestan Kilisesi düğün salonu, bir ihtimal kurban kesim merkezi, avm, villa site vs olabilirdi. Ya da yol olabilir, en iyi ihtimal restoralamasyona maruz kalırdı. Düşünsene, “medeniyet ayaklarınızın altında, şaka değil!” “Şimdi Hititler düşünsün!” diye reklamlar yapıldığını. 21.yy Türkiye’sini görmesek, hayal etmesi güç olabilirdi.
Dikkatimi çeken bir diğer şey ise arkeologlar. Ortamlarda medeniyetin beşiğinden geldik diye kızlara şekil yaparken, bir bakıyoruz elin almanı, danimarkalısı, amerikalısı olmasa medeniyetten haberimiz de olmayacakmış. Tabii, bunun ardından Antalya çok güzel, Bodrum pahalı diyerek yüreklere su serpmeyi de ihmal etmiyorlar
Arkeoloji bilimi ne durumda benim değerlendirebileceğim bir şey değil elbette ama merak edip Türkiye’nin meşhur arkeologları kimler diye üç dilde arama yaptım. En genci 1944 doğumlu. Bu da oldukça ilginç geldi. Bir bilen varsa aydınlatsın… Yoksa hep beraber ağlayalım…


Leave a comment