Futbol ve Toplum

Şampiyonluk yarışının kızıştığı şu günlerde yine eskisi gibi maçları takip etmeye başladım. Ama bu sefer alınan sonuçlar zerre kadar ilgilendirmiyor beni. Aksine insanların davranışlarını, tepkilerini gözlemlemek için bir fırsat olarak görüyorum. Bir de zaman öldürmek için bir aktivite. Futboldan her ne kadar soğumuş olsam da belki çevremde bir çok futbol fanatiği olması nedeniyle bir türlü kopamadım. Tabii çocukluktan gelen, yılların biriktirdiği duygusallık da var biraz. Evet bir futbolun namus olduğu bir futbol şehrinde büyümüş olmanın, lise çağlarında saatlerce yapılan tartışmaların etkisi elbetteki büyük. Şimdi görüyorum ki lise yıllarının bir kısmını harcamışız. Kimine göre futbol aptallar için. Ben ise öyle düşünmüyorum. Çünkü bu sadece futbolla ilgili değil, oynanmadan bağlanılan her şeyle ilgili. Kimisi için kafasını dağıtmak için dizi/film izlemek gibi sığınabilecekleri bir liman; kimisi için ise oynadığı için ilgi duyduğu bir şov. Ama bunlar sadece azınlık.

Özellikle gelişmemiş ülkelerde sadece bir ego meselesi. Bireysel olarak hayatta hiçbir şey başaramamış insanların, başkalarının başarılarıyla övünebildikleri, egolarını tatmin edebildikleri, zerre kadar müdahale edemedikleri bir oyunun sonucuyla sevinip üzülebildikleri, bir şey ispatlamaya çalıştıkları, duygusal boşluklarını doldurdukları bir alt kültür. Zaten modernizm artıktıkça futbola olan ilginin azalması da bunu gösteriyor. Kuzey ülkelerinde ve avrupada olduğu gibi. Tabii avrupada farklı örnekler de var almanya, ingiltere gibi insanların izlemekten hoşlandığı, ailesini çoluğunu çocuğunu alıp maça gittiği ülkeler. Ama bu insanlar genelde o sporu yaptığı için ilgi duyan, insanlıktan nasibini almış, zevk almasını bilen fanatizmden ve holiganlıktan uzak insanlar. Ayrıca o ülkenin üst kesimleri de değiller yine.

Futbol ülkenin fragmanı gibi adeta. Hiçbir şey olamazsam şu olurum diyen, hiçbir şey olamayan adamlar dahil, herkes futbol konuşuyor ve herkes uzman. Kahvede, işte, evde, okulda, otobüste her yerde transferler yapılıyor, takımlar kuruluyor, bir kısmı yeriliyor bir kısmı yüceltiliyor, sorunlu takımlar kurtarılıyor. Bir taraf milyonlar kazanarak hayatını yaşarken, diğer taraf hiçbir yapıcı etkisi olmayan boş muhabbetlerle hayatını harcıyor. Bu kadar zamanı işe yarar bir konu üzerinde harcasalar, bir baltaya sap olacaklar belki de. Bir yandan da futbolcular suçlanıyor. Karakterleriyle, duruşlarıyla, yaşam tarzlarıyla. Sırf hayat onları oraya getirdi, yetenekleri doğrultusunda kariyer seçimi yaptıkları için. Türkiye gibi bir ülkede bir çoğu yokluktan gelmiş insanlar. Hayatları için son bir şans futbol. Bir kısmı zekadan ve ahlaktan uzak, genç yaşta milyonlarla oynayan şımarık çocuklar ama bu gelişmemiş ülkelerde doğal bir süreç. Zaten zeka seviyesi yüksek, duruşuyla, efendiliğiyle, dürüstlüğüyle örnek olan kişilerinde ardında kötülük arayan bir milletiz.

Aynı düğün arifesi içindeki her şeyi dışa çeviren gelin ve damat gibi ya da seçim yaklaştıkça pislikleşen politik savaşlar gibi, şampiyonluk yarışında da sonlara gelindikçe ve bu kadar çekişme olunca insanları tanımak daha da kolaylaştı. Özleri kelimeler ile dışa vuruluyor, çirkeflik artıyor, akıl ve mantıktan uzaklaşılıyor.

Bu elbette ki sadece Türkiye de değil gelişmemiş bütün ülkeler de böyle. Toplam nüfusun bir numunesi, bir kesiti gibi. Her alanda en küçük birim aileden en büyük birime, sevginin, saygının, ahlakın, insanlığın kaybolduğu bir ortamda tabii ki spor da insanları birleştirmek yerine ayrıştıyor, ön yargı oluşturuyor. Düşünsenize insanlar ilk tanıştığında nerelisin ve hangi takımlısın diye soruyor. Henüz tanışmışken diğerini memleketine göre, takımına göre yargılamaya başlıyor. Hal böyle olunca, bu insanların futbol ya da sahiplenip ego tatmini yapabileceği herhangi birşeyi de sadece zevk almak için izlemesi beklenemez. İnsanlar öyle bir hal aldı ki; takımı yenilince küfürler, suçlamalar havada uçuşurken, kazanınca herşey unutuluyor. Maçtan önce şöyle olacak diye iddialaşırken maçtan sonra şu olmasaydı bu olurdu deniliyor. Bir takımın eski futbolcusu ya da teknik direktörü rakipteyse maça yatacak yada şike yapıyor denilirken; beklenilen sonuç olmadığında ise sus pus olunuyor. Aynı şekilde rakip görülen takım geriden kazanıp maç aldıysa hile denilirken, kendi takımı aynı şeyi yaşadığında ne oynadık be deniliyor. Bariz kalite farkı olan bir takım rahat kazandıysa hile hurda aranırken; basit bir takım sahaya çıkıp elinden gelenin en iyisini verince yine şike var deniliyor; çünkü o oyuncular insan değil, onlar yenilmeye mahkumlar, onların motive olmaya, kazanmak istemeye, kazanmaya, koşmaya hakları yok. Aynı şekilde hakemin de insan olduğu unutuluyor. Yapılan her hata da art niyet aranıyor. Baskı arttıkça hatanın da arttığı göz ardı ediliyor. Sevilen takım kazansa düşman görülene gönderme yapılırken, kaybederse yine o düşman(bu kelimeyi kullanmak bile komik) suçlanıyor. Çünkü kimsenin kendi işiyle ilgilenmediği, suç işleyenin, ceza almadığı aksine adaletsizliğe sesini çıkaranın suçlandığı; eylemlerin değil düşüncenin suç olduğu bir ülke burası. Futboldan siyasete, aileden topluma her kesimde böyle bu durum. Güven, ahlak, insanlık kavramlarının yitirildiği; hep başkalarının hep diğerlerinin suçlu olduğu bir ülke burası.

Seviye oldukça düşük. Bir oyun için saatlerce boş muhabbetler yapılıyor, kavgalar ediliyor. Tvler de reyting uğruna yapılan tartışmalar örnek alınıyor. Beş para etmeyen insanlar ise örnek alınırken, her şeye rağmen ahlakı, doğruluğu seçen insanlar ise sevilmiyor. Herkes haklı. Herkesin savunduğu şey doğru. Başarı varsa takımın başarı yoksa ise başkalarının suçu. Herkesin savunduğu, sahip çıktığı takım en iyisi. Çünkü o tutunulacak son kale. Çünkü hayattan bir beklenti, herhangi bir başarı yok. En iyisi başkalarının başarılarıyla övünmek. Çünkü o da giderse bu sefer kendimizle yüzleşmek zorundayız. Bu sadece izleyen insanlar için değil oynayan, sporun içinde olan insanlar için de geçerli. Çünkü ego biterse biz de biteriz. O yüzden birilerine bir şeyler ispatlamak zorundayız. Kısaca, aptalca bir oyun bile ülkenin profili hakkında bilgi veriyor. Zevk almak için, kafa dağıtmak için izlenen bir aktivite bile ülkedeki güvensizlik, iki yüzlülük, saldırganlık, bencillik, cehalet, gelişmemişlik hakkında bilgi verebiliyor. Futbol ülkenin gelişmişlik düzeyini, düşünce yapısını, gösteren bir numune bir kesit gibi..

B.

,

Comments

Leave a comment